10 Ocak 2020 Yengeç Burcunda Ay Tutulması; Bir Anadan Dünyaya Gelen Yolcu
Niye varım, niye yok olacağım, Yok olacak bir beden isem, bende
yok olmayacak kim, ne? Hem hep, hem neden hiçim? Karanlığım nedir benim? Işığım
Ne? Güneş miyim Ay’ mı Yoksa tümüyle Dünya’mı? Nereden alırım ışığı, ya ben kimlere
ışığım. Karanlığıma Güneş olan kimdir? Nedir? Işığımın etrafındaki pervaneler
kimlerdir? Ben hangi ışığın hangi Güneş’in pervanesiyim? Kimin göğüne yıldızım,
kimlere yol gösteririm. Kim benim yıldızım, yol gösterenim kim? Kimlerin
etrafında dönerim, kimler döner etrafımda. Bütünün hangi parçasıyım, neye
isabet eder varlığım. Gördüğüm bir rüya ise, nerede hakikatim? Dünya yurdum ise
vatanım ise, neden yolcuyum? Yolculuğun sonundaki menzil nerede? Burada
belirliyor isem menzili, yok
olmayacaksam, YENİDEN neyimle var olacağım…
10 Ocak 2020 Tarihinde, TSİ. 22.10’da Oğlak/Yengeç Aksında, Yengeç Burcu 19°’de Ay Dünyanın gölgesine girecek, Güneş’ten bir süre ışık alamayacak ve parçalı tutulma ardından dolunay yaşayacağız. Toplam süresi 4 s. 5 dk. (4 ay 5 gün), Avrupa, Asya, Afrika, Kanada’nın bir kısmı ve Avustralya’da gözlemlenecek. Ülkemizden de gözlemlenecektir. Ay yansıtıcıdır, kendine ait bir ışığı yoktur, Dünya’nın etrafında döner, Dünya ve Ay ise Güneş’in etrafında döner. Bir sistem var âlemde, her şey birbiriyle bağlantılı, her şey kendine yüklenen filleri gerçekleştirmek için başka bir sebebe muhtaç, oluşumlar, olanlar ortaya çıkan fiillerin ardında bir birlik mevcut. Dünyaya gözünü açan insanın sebebi ana-baba, aile sisteminde baba güneş, anne ay, evlat dünya. Babanın spermi olmadan anne döllenemez, Anne güneşten yani babadan ışık almasa, aile içinde tutulmalar başlar, karanlıkta kalır yuva, çocuk yani dünya, bu karanlıkta nasıl bulacak yolunu, çalkalanmaz mı içindeki deniz, uçurumlara varmaz mı yolu o karanlıkta.
Her şey birbiriyle bağlantılı, her misalin içinde bin misal
daha var. Her şey bir noktadan oluşmuş, parçalara ayrılmış, her bir parça bir âlem
oluşturmuş, özde, hakikatte her parça o noktanın içinde birbirinin misali,
vesilesi olmuş
Bir çiçeğin, döllenmesi, bir farenin döllenmesi, bir bebeğin döllenmesi
hepsi aynıdır. Bir farenin hatta çoğu canlının anne karnındaki pozisyonu insan
evladı ile aynıdır, bir çim tohumuna mikroskop altında baktığınızda çim olma
sürecindeki yapısı insan spermi ile aynıdır. Biyolojinin konusudur elbet
bunlar. İlim ve bilim kardeş olmadan, inanç olmadan ortaya çıkan sonuç eksiktir
aslında. Akletmek deyince beyin gelir akla da, kalben akletmek de vardır hani,
ikisi bir olmadan, salçası olmayan yemek gibi, renksiz, tatsız, tuzsuz, lezzetsiz…
“âdem ile balçık olup ezildim
bir noktada dört hurufa yazıldım
âdem’e can olup sit’e süzüldüm
muhabbet şehrinde kâra düş oldum”
Güneş dünyanın bedenini, fiziki şartlarını oluşturuyor, Ay iç
dünyamızın, duygularımızın, içimizde var olan ikilikteki iyi ve kötü
davranışlarımızın, nefsimizin kaynağı oluyor, geçiyoruz derim ya ay fazları ile
halden hale, bu tutulum öyle muazzam ki, hem fiziki dünyamızı hem de iç
dünyamızı muhasebe için davet ediyor sanırım. Dönüşüm derdik hani, değişim ve
dönüşüm meşhur artık bu söz hepimizin ağzında, ağzında da nedir dönüşüm,
dönüşen ne, neye dönüştün, dile dök desem şu şu diye sayabilir misin? Bunu hepimiz
kendimize soracağız sanırım. 2008 itibariyle Oğlak/Pluto serüveninde girdik
değişim ve dönüşüm denilen fenomene, ve buralara kadar geldik. Oğlakta Pluto,
Satürn, Güneş, Merkür,Güney Ay Düğümü ve Jüpiter/Müşteri hepsi, Dünyanın
hakimiyetini Boğa’dan devralan Yengeç Burcundaki Ay ile karşıt açıda, önce bir tutulacağız
bir süre karanlıkta cebelleşeceğiz ki, iyice çıksın ortaya neye dönüştüğümüz ve
sonra aynadan bakan, aynayı ayna yapan o sırrın ardına geçenler görecekler
sanırım dönüştükleri şeyi. Ne mutlu onlara! Aynanın ardındaki sırra geçemeyen,
aynanın sırrı olamayıp sadece gördüğüne tapanlar, inananlar, gördüğünü, hakikat
sananlar da olacak sanırım… Öyle ya hepimiz gelen etkiyi kendi istidadımız,
kendi getirdiğimiz hayatımızın şartlarınca ve kendimizi dünya okulunda
yetiştirdiğimiz nispetince değerlendiriyoruz.
Hepimiz aynı olamayız ve olamayacağız da, hepimiz aynı
olsaydık imtihana gerek kalır mıydı? Hepimiz aynı kalsaydık mizana gerek olur
muydu? Olan olduğundan memnun ise korusun olduğunu, olan olanından memnun
değilse zaten değişir, olan ne olduğunun farkında değilse öyle devam eder. En
büyük cihad/savaş insanın kendiyle olan savaşıdır denilmiş, ne kadar doğru
değil mi? Hepimizin marazları, arızaları var, sarp kayalıkları var, elimizden gelmeyen,
engel olamadığımız ve yanlışta olduğumuzu gayet iyi bildiğimiz nice hallerimiz,
zaaflarımız, kötü yanlarımız var. Baştan neyi nasıl yaparsak sonunda ne
olacağını gayet iyi bildiğimiz davranışlarımız, seçimlerimiz var. İşte en büyük cihad kendimizle, nefsimizle.
“mecnun olup leyla için dolandım
buldum mahbubumu inandım kandım
gılmanlar elinden hulle donandım
dostun visalinde nâra düş oldum” Sıtkı Baba
Güney Ay Düğümü şuanda Jüpiter ile kavuşumda, tutuluma eşlik
eden diğer göksel gezginler ile insan şuurunda olumlu ve olumsuz pek çok etki
iç içe geçmiş durumda. Jüpiter şuurlarda adeta ışık yakacak, Hani dokunduğu
alanın konularını açığa çıkaran, büyüten, görmemizi sağlayan etkileri taşıyor
ya, Ay Düğümleri ise insanın nefsiyle ilgili ya, bırakmakta zorlandığı ve
gitmesi gereken yön ya, Güney ay düğümü ile şu aralar ve bir süre daha kendimizle
ilgili keşifler yapacağız. Artık bırakmamız, vazgeçmemiz gerekenleri,
sarılmamız gerekenleri idrak edeceğiz. Düşünce dünyası, ilişkilerimiz, iş hayatı
ki daha çok dünyadaki güvenliğimiz, yerimiz, isteklerimiz, çok fazla kafaya
takıntı yaptığımız ve çok çabalamamıza rağmen bir türlü sonuca ulaşamadığımız olmayanlarımızla
vedalaşmamız gerekecek, kabullenmek yani. Başka bir yer gitmemiz gereken yön,
güney ay düğümünün olduğu yer kapatmamız gereken sayfa. Nefsinizin tok olduğu
şeylerin peşine düşüp, dünyayı yutmaya kalkışmayın, tok olanı uyarmayın, eline
düşünce ne kadar yedirirseniz yedirin bir süre sonra onu obez edersiniz doymaz
bu defa, kusar sonunda, altında kalırsınız… Bu bölümü yıldız ilmi ile ilgilenen
bilgisi olanlara yazdım. Kendilerinden başlasınlar, ay düğümlerini ele
alsınlar, tokluk ve açlıklarına baksınlar. Hayatları ile müşahede etsinler. Ayın
Kuzey Düğümü beslemeleri gereken ve sorumlulukları olan, nefsine ağır gelse de karşılaşacakları
hayat olaylarının yeri, görev sonunda kendilerini bekleyen mükafat, ödül yeri. Evet
zordur Kuzey Ay Düğümünün olduğu yerden yürümek,
"ondört bin yıl gezdim divanelikte
sıtk-ı ismin buldum pervanelikte
içtim şarabını mestanelikte
kırkların ceminde dara düş oldum"
Ay düğümlerim (Oğlak/Yengeç)ve Ay’ım Yengeç, benim bu
hayattaki en büyük zaafım ailemdir, korkularım da ailem, Sarılmam gereken de
bırakmam gereken de, korumam, sorumluluğunu almam gereken de…Kendimi bir fert
olarak gerçekleştirmemin gerektiği ise, aile kurmak, yuva zemini atmak, yeni
bir kök oluşturmak, Aile ve Çocuk. Genleri aktarmak gibi. Hep kaçtığım da bu. Ne vakit doğrulsam, ne vakit bir seçim yapsam
bana bahşedilen irade ile, ne vakit hedef belirlesem, ne vakit Yaradanın
bahşettiği yetenekleri ortaya döküp saçmaya kalksam, ne vakit Dünya içinde
köklenmek için somut adımlar atsam, ailemle denenirim, ailemin önceliği olacak
bir olay vuku bulur. Ve ben ne kadar uzaklarda da olsam (9.ev) hep dönerim
aileme… Seçimim hep Kuzey Ay Düğümü olur. Bırakırsam
ailemi, ilgilenmekten vazgeçersem, (Kuzey Ay Düğümü) dünyanın bana altın
tepsiyle sunduğu her şeye ulaşabilirim hem de liyakat usulü ve layık olarak,(Güney
Ay Düğümü Oğlak) tevazuya gerek yok, hayatım sadece buradan ve buraya zaman
zaman yazdığım yıldız ilmi notlarından ibaret değil, pek çok alanda yeterliyim
ve hatta dünya yüzünde bazı kadim dilleri-sembolleri okuyabilen çok az insanın
arasındayım, Lakin Güney Ay Düğümüm Oğlak’ta ve ben bunlara nefsi doymuş
biriyim. Bunlara açlık hissetsem o yöne yüzümü döner miydim? bırakmam gerektiği
halde bana bir şey katmayacağını bilakis beni gerileteceğini onca görünürdeki
ilerlemeye rağmen, döner miydim? Dönmezdim sanırım yine. nefsin tokluğu güney
ay düğümünde. Ama o tok olanı uyarırsak üzerine ısrarla gidersek kusuyoruz,
doymuş birini yedir hele kusar bir süre sonra, midenin de bir hacmi var.
“ezdi aşkın şerbetini hoş etti
birisi doldurdu biri nuş etti
ikisi bir derya olup cuş etti
lâl ü mercan inci dür’e düş oldum”
Ve Dönüşüm, hani en başta demiştim ya, 2008’den bu yana hızlı
bir dönüşüm içindeyiz hem küresel hem bireysel, Benim dönüşüm öyküm ise şöyle. Anaç
bir yapım var, iradi bir seçimle değil, çocukken iradesi olmaz insanoğlunun,
çocukluktan bu yana davranışlarım aynı idi, anaç. Yıllar içinde gelişen şuur ve
öğrenim süreciyle Kuzey Ay Düğümü noktamın iyi çalıştığını anladım. Benim
elimden gelen bir şey değildi bu anaçlık, Binlerce Kuzey Ay Düğümü ve Ay’ı
Yengeç olan var, daha daraltırsak, Güneş’i Balıkta olan aynı etkiye haiz
binlercesi var, kiminin çalışıyor kiminin çalışmayabiliyor ama içte en içte her
an ortaya rahatlıkla çıkma potansiyeli taşıyor bu duygu. Kendimi tam anlamıyla
çözdüm diyemem elbet ama büyük oranda doğduğum anda benimle nikahı kıyılan
gökyüzü görünümüyle çok şeyi de, bilmekten öte anladım…
İnsan çok defa dönüşür, komplike bir varlık sonuçta, tek
yönlü, tek kanallı değil, içine alemi sığdırmış bir varlık, yıldızları,
dağları, denizleri, bilinen ve bilinmeyen nice şeyi içine sığdıran bir varlık
insan, Öğrendim ki, Aşk ve Ölüm en etkili dönüştürenmiş, ikisi de acziyet ikisi
de acı ama sağlam bir dönüşümmüş. İnkişaf nasıl olur anlıyorsun… Nedir İnkişaf
yaşayarak öğreniyorsun.
açtı nikabını ol ulu sultan
yüzünde yeşil ben göründü nişan
kaf u nun suresin okudum o an
arş-kürs binasında yâre düş oldum
23 Nisan’da gerçekleşecek olan Boğa Burcundaki Yeni Ay’a
kadar global ve bireysel, yeryüzünde
vücud bulan her canlı ve sistem karanlığıyla yüzleşecek sırayla, her fert
ayrımsız kayrımsız ilk yaratılışında ben diyeyim kendi beslediği nefsiyle sen
de dna.sına kodlanmış hakikat ile yüzleşecek. Radikal dönüşümler beklenebilir,
bu iç alemde olduğu gibi yine insanın yaşadığı, kurduğu, alıştığı, fiziki
çevresiyle de ilgili olabilir. 23 Nisan sonrasında Boğa tohumu ile şuanda bu
dünya yüzünde yaşayan ne kadar varlık var ise, aldığı tohumu yeni haliyle
büyütmeye başlayacak. Satürn ötesi gök gezginleri toplumların kurduğu sisteme
çalışır, bunu öğrenmiş ve anlamışızdır, yıllarca yazdık çizdik anlattık,
bilinçlerden çıkan ortak çalışmalar, o zamana ait bir ruh oluşturur, moda gibi
düşün, 60’ların modası, 80’lerin modası gibi en basit bir örnek. Pluto zamanın ruhunu, modasını Uranüs ile
şekillendiren baş aktördür.
Bu tohumlar jenerasyon tohumlarıdır, 2043-2067 yılları
arasında en doğrusunu Hakk Teala bilir, bize bahşettiği ilim miktarınca büyükçe
bir hasat bekliyor dünyayı. Çok acayip haller içinde olacak insanlık, kutsal
olanlar yerle bir olacak, yanlış inancın, uydurulan inancın savaşını yapacak
insanlık, kendi yarattığı putlarının savaşına soyunacak insanlık. Şu bu
sebeple, toplu halde büyük ölümler… En Doğrusunu Allah cc. bilir, şuurlanan
kendini korur, hiçbir şey onu aldatamaz, aldanmaz. Sadece gerçek manasında
savaş değil, insanın inkar ve iman noktasında da ciddi kayıplar olacak, Doğa
şuandaki Doğa olmayacak, insan da… O günlere öyle hızlı ilerliyoruz ki,
Şimdikinin insanları şuanda o günleri tohumluyor. Hem siyasi, hem ekonomik, hem
ekolojik, hem inanç pek çok alanda tohumlama mevcut. Hasat zamanı gelmeden
çürüklerimizden kurtulmak akılkarı olsa gerek. Yazılarımı zamana yazıyorum, Her
insanın kendince topluma bir katkısı vardır, kiminin de zararı, faydam olamasa
da zarar vermeyim diyerek, önce kendime katkı sonra birlikte yürüdüklerime
katkım olsun.
"Çatılmadan yerin göğün binası Muallâkta iki nura düş oldum Birisi Muhammed birisi Ali Lahmike lahmi de bire düş oldum"
Oğlak ve Yengeç iki öncü burç,
insanı ve toplumu ilgilendiren yapılarla ilgilidir, Yönetimler bir
yapılanmadır, aile bir yapılanmadır, toplum içinde yazılı olmayan kurallar bir
tür yapılanmadır. Müşteri belirler, Satürn-Zuhal yürürlüğe alır, Oğlak çatıyı
tamamlar, otoritedir, Yengeç çatının içinde sistemi, yapılanmayı, muhafaza
edendir. Bireysel olarak aile ilgili konular elbette gündemimizde olacaktır,
aile olmak, yuva kurmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, var ise çocukların
geleceği için adımlar atmak, düşünmek, yoksa elde imkan gelecek için endişeli
bir ruh haline girmek normal reaksiyonlardır bu dönem. Diğer taraftan ona buna
şuna sürekli kendini veren insanlar vardır, kendisi alamayan, göremeyen ama hep
kendisinden beklenilen, bu konularla ilgili ortamı olanlar için bir tür kendimi
de düşünmeliyim, içten içe bir incinmişlik hissi ile beni kim mutlu edecek,
beni kim mutlu ediyor muhasebesi yine derince bir sorgu tüneline doğru yolcu
edecek. E Yengeç bu en bi hassas işaret lakin tüm yengeçler değil elbet. Bu farkın
nereden kaynaklandığını uzun uzun anlatabilirim ama vaktim yok, bak bu yazıyı
bile yazmış olmak için yazıyorum valla billa: ) sonra merak ediyorsunuz, bu
defa yok bir şey, gayet iyiyim, her şey yolund,a vaktim yoktu kaleme almadım,
demekten vakit kaybı yaşıyorum yine: )
Kökler ve Dallar diye bir makalem vardı, Yengeç
köklerimizdir, Yengeçteki her ay fazı köklerimizle ilgili konuları su yüzeyine
çıkarır, çocukluğumuza dönerken buluruz kendimizi, hassas anıları hatırlarız, çocukluk
bilinci ile aldığımız yaraları, eksik sevgileri, kendimizi güvende hissetmediğimiz
anları, köklerimizin bize o zamanlar baskı gibi gelen bizden beklediklerini ve
bizim tepkilerimizi, yıllar sonra büyüdüğümüzde bazı davranışlarımızın
kaynağının o baskılardan etkilendiğini anlarız. Yengeç ay fazlarında hatıralar
çoğunlukla hassas hatıralardır, Boğa’da gerçekleşen ay fazlarında tam tersidir.
Hatıralar geçidine giren olabilir bu dönem, hala hesabı kapatamayanlar
arasında, şu dönem öyle güzel olur ki, hesabı kapatmak ve önüne bakmak adına.
Köklerimizi bağışlamadan, kendimizi bağışlamadan, sevgiyle ama gerçek bir
yürekten sevgiyle onlarla sarılıp vedalaşmadan iç huzura erişilmiyor. Hakk
Teala böyle bir sistem kurmuş insanın iç alemine, ondan belki de insanlık
tarihinde Adem (as.) ile başlayan vahiy trafiğinden, son peygamber, Efendimiz
Hz.Muhammed (sav) e kadar hep ana-baba hakkı denilmiş, anaya babaya bak, öf
bile deme denilmiş.
Velhasıl-ı kelâm: Sözün Özü, Pluto ne kadar toksik varsa Oğlak
serüveninde ortaya çıkardı, yönetimler, ülkeler, ekonomi dünyası, kurumlar,
aile kavramı, yeni nesil, gelenekler, sınırlamalar, baskılar, yeniden tarihi
yazılacak gelişmeler gibi görevinin sonuna doğru gidiyor. Yeniden yapılanma önümüzdeki
9 senenin ana maddesi olacaktır. Bugünler yarınların temelidir. Hayatımıza ilişkin bir köklenme arzusu içinde
olacağız, özellikle su ve toprak burcu mensupları bu dairede, yaşına başına
göre elbette, gelen etki aynı değişmiyor ama, kaşıkçı elmasını yedi aylık
bebeğin eline vermen ile yetişkin bir bireye vermen arasındaki farkı düşün anlarsın,
köklenme arzusunun içinde olanlar hayatlarına ilişkin manasında bir yuva
kurmak, var olan yuva içinde aile olmanın gereklerini düşünüp eksiğini anlayıp
yeniden ailesine sarılmak, yuvasına sahip çıkmak gibi düşünceler içinde adımlar
atabilir. Güvenliğimizi sağlayan konularda açıklık ve yetersizlik var ise acil
önlemler almak için güvendiklerimizden destek talep edebiliriz.
Sorumluluklarımız ve zorunluluklarımız var hepimizin, bunlar her ne ise yeniden gözden geçirmeye başlayacağız, İçimizde yoğun bir çatışma yaşayabiliriz, ağır gelmeye başlayan ve bizde baskı yapan sorumluluklarımızın elbet bir çıkış yolu, elbet bir normalleşme çözümü var, bunun nerede olduğunu net olarak akletmeye başlayabilir ve önümüzdeki günlerde adım atabiliriz. Sorumlu olduğumuz konuları boş vermeden kendimize de nefes alanları oluşturup yeni bir hayatın inşasına başlayabiliriz. İki arada bir derede yazmış olmak için yazılmış olan bir yazının daha sonuna geldik: ) İçinden ayıklayıp oku, Özet geç dersen en bi özet; Onun bunun gittiği yol değil, onun bunun yaptığı değil, onun bunun şunu bunu değil, kendin oluştur sistemini, kendin köklendir tohumunu, neye başlayacak yeni adım atacak neyi seçeceksen artık, eskiden yaptığın hataları yapmadan, sıfırdan daha tecrübeli ve soğukkanlı, geçmişten bir tek eser dahi olmadan yepyeni bir eser oluştur. Eskinin tecrübesini al ama eskinin yanlışlarına yeni sisteminde, yeni seçimlerinde devam etme. Ve asla unutma yolcusun, fanisin… Kalıcı değil gidicisin ona göre yaşa: )
Sevgimle Kalın e’mi
Elif Hece Öztürk
10 Ocak 2020- Ankara
vade
tekmil olup ömrün dolmadan
emanetçi emaneti almadan
ömrüyün bağının gülü solmadan
varıp bir Canan’a ikrar verdin mi
varıp bir Canan’ın kulu oldun mu
hep
yolcuyuz böyle geldik böyle gideriz
dünya senin vatanin mi yurdun mu
-Neşet Ertaş-
Görsel: Elif'in Balaban'ı İbrahim Balaban Beyefendiye aittir. ruhu şad olsun...
Deyişler: Sıtkı Baba'ya aittir. Haydar Haydar
(2) YORUMLAR ( Yorum Ekle )
Gönderen: İlknur NalânYeniden Neyimle Var Olacağım. - İnsan çok defa dönüşür, komplike bir varlık sonuçta, tek yönlü, tek kanallı değil, içine alemi sığdırmış bir varlık, yıldızları, dağları, denizleri, bilinen ve bilinmeyen nice şeyi içine sığdıran bir varlık insan, Öğrendim ki, Aşk ve Ölüm en etkili dönüştürenmiş, ikisi de acziyet ikisi de acı ama sağlam bir dönüşümmüş. İnkişaf nasıl olur anlıyorsun… Nedir İnkişaf yaşayarak öğreniyorsun.Ellerine emeğine yüreğine sağlık hayran kaldığım gurban olduğum.Özüde sözleride kendide yüreğide ilmide yetenegide edebide güzelim.
11 Ocak 2020, Cumartesi, 02:33
Gönderen: Ahiretliğin
Dönüşüm... - Pamuk ellerine,koca yüreğine,hiçlik makamına kurban olduğum elifim,emeğine sağlık, iyki varsın,çok uzağımda da olsan,ruhum ruhuna kardeş eş...bu ruh tanıyor ezelden varlığını...bekliyor ablan hala sabırla,ama neyi bilmiyorum
10 Ocak 2020, Cuma, 22:07