28 Ekim 2019 Akrep Yeni Ay Etkileri; Bu Gidiş Nereye
“…gökyüzüne kurulmuş karanlık bir mağaraydı, yeryüzü
ayaklarımın altında, dünya ne kadar minikti öyle, saydam bir camdan izliyor
gibi seyrettim aşağıyı, bedenim
bulutlarla bir olmuş, karanlık ama hissediyorum kendimi, içinde olduğum şartları.
bir yuvarlak ışık düştü önüme mağarayı yarı aydınlatıyordu, takip ediyordum,
devasa iki kapının tam ortasında durdu ışık, seçim vaktiydi, ama neyin seçimi,
seçmem gerekti birini ve açmam kapıyı, görmem gerekti ardında olanı. Birine
yöneldim sonu karanlık dedim içimden, ama cevabını merak ettiğim bir soru
vardı, emin olmalıydım, “ Allah’ım hissediyorum bu kapının arkası karanlık ama
azıcık açıp emin olacağım” diye içimden geçirdim, o şey aklımda kapıyı
aralamaya çalıştım yavaşça, inanılmaz kötü bir koku, çığlıklar, zifir karanlık,
ürktüm, tiksindim, hemen kapattım, diğer kapıya yöneldim içim rahat bir soru
sormadan bir cevabı beklemeden, teslim olmuş, razı olmuş şekilde, açtım sonuna kadar… gördüm hakikati,
hakikatin verdiği cesareti, emin oluşu. Sırladım kapının ardında şahit olduklarımı
ezeli ve ebedi… mağaranın içinde, o ışık
önümde, takip ettim, deldi mağarayı , çıktık gökyüzündeydik
her yer aydınlık, ne kadar yıldız varsa ışıl ışıl yeryüzüne dökülüyordu,
dünya minicik, evler minicik, evlerin ortasından akan ırmaklar ve yıldızlar
suya dökülüyordu … uçarak izledik… Yeryüzüne indik peşimizde binlerce insan,
bir ikramda bulunmak için girdim bir yere, dağıttım yemekleri tek tek, hesabı
ödemek için gittim, çıktığımda kimse yoktu bomboştu meydan, göğe baktım, olsun
dedim olmasın kimse, ben yaptığımdan pişman değilim ve hiç üzülmedim bu
yalnızlığa, sen varsın ya, olmasın
kimse…
İki kapı, iki kutup, ya dark side tamamen ya da kınayandan
korkmadan aldırış etmeden kimin ne düşüneceğine, Hakktan gayrı her şeyle
ünsiyeti kesme yolu… inziva… Biri dünya elimle kapattığım, pis kokusundan
rahatsız olduğum diğeri hakikat… Pişman mıyım? Asla! Belki de benim payım bu
idi, yaradılış gayem bu, seçtiğimi zannederken, ezelden seçilmişi seçmiştim
belki… o ilk pis kokulu dünyaya ucundan girdim yalan yok, aynen rüyam gibi
girmemle çıkmam bir oldu, ah insan fıtratıyla sınanırmış, merhametimden
fedakarca günaha da ortak oldum, gelsin diye birilerinin özgüveni kendine,
kendimi kurban ettiğim de oldu, birilerinin elinde sırf mutlu olsun diye
egosuna sustuğum günler de oldu, kibrinden kurum kurulanı pohpohladığım günler
de oldu, günahın koynuna sırf ahde vefaya, hatır uğruna, belki güzelleşir
düzelir umuduyla girdiğim de oldu, ama asla kimseye bir yüküm, bir sülüklüğüm,
bir takıntım, bir hadsizliğim, yüzsüzlüğüm, kötülüğüm olmadı. o pis kokuları ise koku hafızamdan silmem
epey bir zaman aldı.
şefkatiyle, ıstırabımı sonlandıran, Kalbimin acısını bilen,
duyan, merhametli elleriyle kalbimi deşip içinde kendinden gayrısını
ayıklayan, artık acılarım sona erdi,
artık beyhude üzüntüler için yüreğimde yer kalmadı, hakikatim olan BİR'liğe
ulaştım-kavuştum, vuslat, senden gayrı ne varsa ünsiyeti kesince ulaşılan en
son menzilmiş, anladım. Ey Cennetin
Rabbi Seni övüyorum-zikrediyorum-hamd ediyorum Kıblene doğru secde ediyorum ve
diyorum ki; işte bugün kabul edildim!!!”
28 Ekim 2019 Tarihinde TSİ. 06.38’de Akrep Burcu 4°’de bir yeni ay doğacaktır. Etkilerine çok önceden girmiş bulunmaktayız. Bir şey oluşmadan, son haline kavuşmadan önce, çoğu şey için geçerli bir belirti gösterir, oluşun son haline geldiğinde gözle görülür olur ve uzaklaştığında nasıl tepki vereceği insanın seçimidir, hangi yolu seçeceği insana kalmıştır. Oluşum ölçüdür, kaderdir, seçerek oluşturduğun bir şey değildir gökyüzü tesirleri, oluşum sonrası müdahale olmaz, seçim insanındır, özgür irade dedikleri budur. Elinizle yazdığınız kitabınız, buyurun alın okuyun denilen budur.
Yağmur gelmeden önce içinde olduğumuz mevsime göre hava ya
birden aşırı nemlenir, bunaltıcı olur, sıcaklık artar ki daha çok ilkbahar sonu
ve yaz yağmurları için, ya bulutlar kararmaya, dizler kemikler sızlamaya, rüzgâr
sert esmeye, güneş gizlenmeye, gök gürlemeye, şimşek çakmaya başlar ki anlarsın
yağmur geliyor, şimşek, gök gürültüsü zaten kılavuza gerek kalmadığının göstergesidir,
yağmur bardaktan boşalırcasına yağar, dışarıda isen, tedbirsiz isen ıslanırsın,
hissetmiş, tedbiri almış, o an için imkân da var ise, bir yere sığınmış isen
yağmur geçtikten sonra normal hayatına devam edersin.
Evet yıldız tesirleri, ay ve güneş’in ortak fazları da işte
aynen bu örneğe benzer. Her ay fazı öncesi bizler aşağı yukarı bir hafta
önceden hangi burç konağında doğacak ise ay ya da dolunay, o burç konağının kapısından saçılması ezelden
tayin olmuş etkileri hayatlarımızda, şuurlarımızda hissetmeye başlarız.
Son bir haftadır, manevi ameliyat aşamasından hangimiz
geçmedik ki, irin akmadan iyileşir mi yara? Kim bilir ne türden yaralara
sahiptik, ne kadar irin akıttık öyle. Zarar vermeden ne kendimize ne topluma ne
de yaranın muhataplarına, kibar kibar inceden inceye ne güzel akıttık
temizlendik. Karanlık bölgemize girdik çoğumuz, gölgemizle karşılaştık, en
büyük zaafımız ne, niye, nedir tahrik eden unsur, nerede açığa çıkıyor
anlayıverdik bi güzelce. Ama vallahi de billahi de cidden görene imiş, köre ne,
bu söze hiç bu kadar en netiyle şahit olmamıştım. Tüm bir hafta insan okudum,
gözlemledim, şahit oldum hallerine, vallahi de görene imiş şifa da güzellik de…
İnsan da insanlık bilinci de, büyük bir karanlığın içinde, bu gidiş nereye….
Son bir haftadır akrep tecellilerini gördük bol bol hem
global gündem hem de bireysel, karanlık tarafa geçmişlerle muhatap olduk,
karanlık tarafa geçenler zaten farkında değil, onlara karanlığını hatırlatacak
vesileler bahaneler oluşturdu gönderdi hakk. Aynaların içinden geçtik, şahit
olmadığımı yazmam ve var şükür benim bir şahidim, limbik rezonansım, network’um.
Geyiğe verdik birlikte, ah karanlıkla nasıl da eğlendik, aynayı yüzümüze tuttuk
şükür gördüğümüz insan suretiydi.
Akrep iğnesi ile meşhurdur, sert, bazen kırıcı, açık ve net, öyle
bir olayları değerlendirir ve konuşur ki, narkozsuz ameliyat olmuş gibi hissedersiniz
kendinizi. Narkoz, cerrahi işlemler malum akrep alanının işi. Şimdi birazdan
okudukça sabırla yazacaklarımı, bu iğneyi, bu narkozsuz ameliyatı anlayacaksın.
Dayanmayacaksan hemen şimdi bırak okumayı, demedi deme:)
Yıldız ilmi ya da popüler adıyla astrolojiye meraklılar için;
her insanın bir cevheri vardır, bir özü bir mayası vardır, burcu ne olursa
olsun, buraya geldiğimizde hepimiz tertemiz, saf bir bilinçle geliriz. Zamanla
içimizde iki kutbu olan terazi kefesine gözlemlerle, tecrübelerle,
yaşadıklarımız, çevremiz, şahit olduklarımızla o kefeleri doldururuz. Biri
negatif diğeri pozitif kefemizdir. Negatif taraf dark side dediğimiz karanlık
bölge, gölgemizdir, dışardan belirli uyaranlarla kendi yarattığımız karanlık tarafımızdır.
Burada hırsızın hiç mi suçu yok diyebiliriz, sakin, uysal iyilik dolu nice insanın
zaman içinde, merhametsiz, duyarsız, gaddar, öfkeli birine dönüştüğüne hangimiz
şahit olmamıştır ki. Yine de var bir şey işte, iyi her zaman iyi, karanlığa
düşse de yine insandır sireti, kötü ne yapsa çirkin yine sureti de sireti de. Bu
konuya da girersem bu yazı hiç bitmez.
Pozitif kefe ise varoluşumuzda hepimize üflenen, doğduğu coğrafya, inanç, kültür sistemi ne
olursa olsun her beden giysisi ile dünyaya gelene ayrımsız kayrımsız yüklenen,
içinde vicdan, merhamet, kalbi muhasebe ve akletme güdüleri, sevgi, doğruluk,
dürüstlük gibi hani ahsen-i takvim denilen en güzel ölçü ve en güzel hal ile
yaratıma dâhil olan her şeydir.
İnsanın da imtihanı budur işte, hangi kutbu seçeceği, hangi
kutba ağırlık vereceği kendi seçimi. Bizleri
vareden için zaman ve mekân yok an var sadece, o üstün güç, o üstün akıl her
şeyi bilmekte. Yarattığının hangi fiilleri işleyeceğini seçimini neyden yana
kullanacağını, yarattığının koştuğu şeyi vücuda getirendir, tüm bunlara rağmen müdahale edecek kudrette,
an da olanı silme veyahut sabit bırakma kudretinde, dilerse imtihanı uzatma
veyahut bitirme kudretinde. O da yine kendisine üflediği ilahi nefesi hatırlar
ise negatif kutupta olan ve son bir çaba ile sıçrarsa kötülük uykusundan, yırtmak
için son gücüyle karanlığı, kaldırıp elini perdelerine götürür, asılırsa.
Büyürken nice olayla karşılaşırız, büyürüz yaşadığımız,
karşılaştığımız olaylar farklılıklar gösterse de devam eder insan olarak kalma
mücadelesi. İnsan neyi korumaya alır? Değerli olanı veyahut mazlum olanı,
düşkün olanı, zayıf olanı. Değerli olan Öz’dür, ama özümüz kendi elimizle
kurduğumuz kapital sistem içinde nice saldırıya gebedir. Nice tahrik edici ve
çekici unsurlar vardır, özü korumak ah ne kadar zordur öyle. “Sizin taptıklarınız
benim ayaklarımın altındadır.” (İbn ül
Arabi) diyebilmek, ne büyük cesarettir öyle.
Aşık oluruz, sahipleniriz hemen, tapar gibi ve hatta taparak
severiz, gereken karşılığı bulamayız, terslenir, reddedilir, aldatılır, küçümsenir, oyalanır hatta alay malzemesi haline
geliriz. Hemen aşkı ve aşığı var edenle pazarlığa dururuz, sümme haşa sevdiğimi
vermedin sana inanmıyorum, sümme haşa sen yoksun, sümme haşa artık bende kötü
olacağım, sümme haşa nasıl olsa herhangi bir hesap görücü yok, sümme haşa, sen
olsaydın o kadar dua ettim bana onu verirdin, onunla vuslata erdirirsen sana
inanacağım, sevdiğimin kalbini bana çevirirsen namaz kılacağım, oruç tutacağım,
iyilik yapacağım vs buna benzer bir sürü sitem, isyan… hoş naz makamı da vardır
hani e o makamdan seslenmek de incelik işi, bir acziyet halinin kabulü ve yine
derdi verenden derman dilenme hali.
“İnsanoğlu, Allah’tan güzel şeyler istercesine, kötülükleri isteyip
durur. Çünkü insanoğlu, pek acelecidir. Peşin olan şeylere
düşkündür. Bu yüzden, âhireti dünyada yaşamak ister; kendisini bekleyen
mükâfâtı önemsemeden, o acıklı azâbı hiç hesaba katmadan, felâketle
sonuçlanacak dileklerde bulunur. Kötülükle karşılaşacağını bildiği hâlde,
kendisine hâkim olamayıp Rabb’ine isyan eder. İlâhî tehditlerin doğruluğunun
ispatı için mûcizeler, kerâmetler gösterilmesini bekler. Oysa evrendeki şu
mükemmel düzen, Allah’ın varlığını, birliğini, adâlet, kudret, hikmet ve
merhametini açıkça ortaya koyan birer mûcize değil mi?” İsrâ-11 (Meal-Mahmut Kısa)
Burada biraz ara verelim, veled-i kalbim Buğra’m okuldan
gelmek üzere halası ocak-incir-ağacına sofra hazırlasın: ) canı sağolsun, ocağıma
incir ağacı dikti bu çocuk.
İşimiz olur, rızkımızı kazandığımız marifetlerimiz, taparız,
en iyiyiz ve en iyiler en çok kazanmalıdır, işimize haram katmaya, birilerinin
ayağını kaydırmaya, iftira atmaya, kulis arkasından işler çevirip önüne
engeller kurmaya, kumpaslar hazırlamaya başlarız. Öyle ya tapıyoruz işimize ve
paraya, tapıyoruz dünyaya, toprağın altı ne ki, sanki bir hesap günü mü var,
sanki yeniden mi dirileceğiz, rahmani ile cinni işleri birbirine karıştırır,
sınırda olan her an şirke bulaşma tehlikesi mevcut olan işlerde kıt aklımızla
ne de güzel keramet ehli kamil insan havalarına gireriz, , hatta ve hatta
rahmani işleri pazara arz eder, yaratanın sahip olduklarını satmaya,
pazarlamaya başlarız, su diye gösterir, ne de güzel ateş yakar, hem kendimizi
hem de arz ettiğimize talip olanları yakarız. Yapanın yaptığı kar nasıl olsa yanına
der, geçer miyiz yine dark side bölgesine. Uzaklaşır mıyız yine öz’den.
Oysa şu dünya hayatında yaratılanın tek şeyine ömrü boyunca
kefil olan Allah’tır ve o şey de Rızıktır. Sadece hangi yoldan temin edeceğin
senin seçimindir helal ya da haram. Yine belirttiği üzere, bizleri malımızla,
evladımızla, canımızla imtihan edecektir nitekim okursanız insanın kitabını
etrafınızda bu yönde imtihana tabi olan nicesi vardır. Bu imtihan içinde rızkın
az olmasıyla harama, isyana yönelen, çok olmasıyla azan nicesi var gözümüzün
önünde. Oysa oysa üç saniye bile değil şu ömür dediğimiz, değer mi? İnsanlıktan
çıkmaya, kulluktan düşmeye. İnançsız için değil bu satırlar, inançlı olduğunu
belirten bizler için. İnançsızlara bir şey demem asla demem, zira nazarımda
Onların da Rabbi Allah, onlar inanmasa da onları da var eden Hakk, ve onlarda
da inananlara nice ibret hikmet var. Onların yaptığı bir güzel davranışa şahit olunca
yerin dibine giresi nice inanan var. Yani inanmak tek başına yetmez, bir din
hüviyeti altında olmak yetmez, güzel ahlak yok ise, kalpte hassas bir iman
terazisi kurulu değil ise. Hata da yaparız günaha da düşeriz, pişmanlık
duygusu, yolu doğrultma gayreti yok ise yetmez İnanıyorum demek! İnanmak
haldir, kelam ile değil, hali beyandır inananın, dili yetmez şekli de yetmez.
Arkadaşlarımız dostlarımız vardır, sırlarımızı bölüştüğümüz,
zayıf hallerimizi gösterdiğimiz, eksik yanlarımızı açıkça belli ettiğimiz,
güveniriz birbirimize. Ama eksik de kalmayız, arkasından lafını etmekten,
dostluğu suiistimal etmekten, düşmanın bile yapmayacağı şeyleri onun üzerinde
denemekten, kıskanmaktan, onun güzelliğini, onun kalbini, onun su gibi oluşunu,
onun mağrur ve dik duruşunu, onun her olay karşısındaki sükûnetini, onun
yeteneklerini, onun inancını, onun koşulsuz sevgi ve teslimiyetini, sabrını
nasıl da kıskanırız, kıskanmak şöyle dursun batar da batar bize onun iç dış
güzelliği, canını yakmak için laf sokmaya, iğnelemeye, onu diğer insanların
yanında rencide etmeye başlarız.
Hülasa pek rahat durmayız, duramayız, içimizdeki karanlık
dürter durur, tatlı tatlı kaşındırır o karanlık tarafımızı, diğer yandan
bunlara maruz kalan mağduruzdur, yine karanlık bölgemiz ortaya çıkmak için
dürter durur, o bana bunu yaptı, şu olay böyle sonuçlandı, bu bana bunu dedi,
bir kin bir öfke hali içinde, affedersiniz gavura kızıp orucu bozma noktasında
buluveririz kendimizi. Seçim bize ait, nazik salvolarla ne imandan olup ne de
kötü olmadan savuşturabiliriz, yaptığı nispette ne yaptı ise aynısıyla veyahut
mesafe koyarız, uzaklaşırız, sorarsa neden niçin diye en net haliyle açıklar, bundan
ötürü der ve aramızda bir hesap yok, kapandı, selametle der oracıkta bırakır yolumuza
devam ederiz. Bu ne kadar kibar ve asil bir çözüm değil mi? Ama yok olur mu
böyle, mağdur durumda iken, öfke ile bir bileyleniriz, intikam almalı, had
bildirmeli, gece gündüz bunun provalarıyla o güzelim kalbi kararttıkça
karartırız. Hak olanca karşılık vermek gerekirken, ve hatta yüzü dönüp
uzaklaşmak selamı sbahı kesmek, sukut etmek en güzel cevapken, geçtik bir kere karanlık bölgeye hani, mağdurluktan
zalim tarafa evriliriz. E ne farkımız kalır?
Ölçüsü olmayan, en aceleci ve nankör, en zalim varlık ey
insan bu gidiş nereye?
“Öyleyse, hakîkat
tüm berraklığıyla önünüzde dururken, Son Saat da an be an yaklaşırken,vahyin
aydınlık yolunu terk edip de hangi görüş ve düşüncelere kapılıyor, nereye
gidiyorsunuz?” Tekvir -26 (meal Mahmut
Kısa)
“fe eyne tezhebun”
Evet işte Akrep Burcu konağı ve ona atfedilen 8.ci kapı Dark
Side alanımızdır yani negatif karanlık gölge bölgemizdir, Hepimizin bir
karanlık bölgesi mevcuttur. Akrep
burcunda dünyaya gelen insanlar cennet ve cehennem olgusunu en derinden bilen insanlardır.
Ama seçim işte kimi yılanlığı ile devam eder, kimi de yükselir yükselir kartal
olur, anka kuşu olur derecesiyle melekleri de geçer. İnsan ı kamil noktasına en
yakınlar akrep burcu esması yoğun olanlardır,( el kuddus araştırın iyice-
akrepler ateş ile temizlenenler) zira kül olmadan kul olunmuyordu ya hani,
onlar kendilerini kül edip doğanlardır, bir kere sırat ı müstakim üzere
düşmüşlerse o yola, ayakları en sabit kalanlardır. Fakat seçim demiştik değil
mi? En çetin içsel yolculukların yolcularıdır onlar. En ağır imtihan da onlarındır,
bir ayakları esfeli Safilin çukurunda diğer ayakları cennet i ala da… bu yüzden
mecazen kendini arafta sıkça hissedenler onlardır.
İnsanın fıtratından gelen özellikleri imtihanıdır, olmayanınla
imtihan edilmezsin, olanınla imtihana çekilirsin, yoksuldan hiç yakutun incinin
hesabı sorulur mu? Bu yeni ay evresinde hangi burçtan iseniz ve o burcun en
bariz fıtratı özelliği ne –neler ise 23 Nisan 2020 civarına kadar yer yer
yağışlı, yer yer kar boranlı,, yer yer güneşli o özelliklerimizle ve
tapındığımız şeyler ile, zaaflarımızla, gölge yanımızla sıkı bir imtihana tabi
olacağız, sanırım.
İmtihanı var eden Hakk, hayrın ve şerrin sahibi Hakk, hayr
için de şer için de koşan insan, insan neye koşarsa ona uygun filleri vücuda
getiren Hakk. Sıkı bir imtihan evet ama hayrın ve şerrin sahibine iman
etmişsen, kendi elinle olandan mı imtihan yoksa sınanma, test için mi imtihan
bunu ayırt etmişsen, gölge yanın açığa çıktığında onu gayet kibar ve insani bir
hale getirip imtihanı savuşturursun ve mükafata döner, yok hala anlamamakta
ısrarlı isen, gölgen açığa çıkınca kötülüğü eline almış ve kısasa kısas denilen
şeyi başka yerinden anlamış, çirkef ve çirkinlikle saldırıya geçiyor isen,
hakka isyana, şirke kucak açıyor isen kaybettin geçmiş olsun. Gölgemiz dönüştürülmeyi
bekler, bir hayvandır gölgemiz, evcilleştir sakinleştirir, ehlîleştirir kendine
ram da edebilirsin, azdırır, pohpohlar, şımartır, açığa çıkartır, özünü geriye
gölgeni öne çıkarırsın bir anlık bir rahatlama getirse de bu hal, iki dünyanda
da rezil rüsva olursun. Dışın allı güllü olsa da içindeki cehennem azap olarak
yeter sana… Hepimiz Huzuru arıyoruz ama, Huzurun bazen vazgeçmek, bazen susmak,
bazen fedakarlık yapmak, bazen teslim olmak, bazen zamana bırakmak olduğunu
anlamıyoruz…
Ya sevmiyorum sevemiyorum çirkef insanı, hırstan gözü
dönmüşü, dünyaya tapanı, insana tapanı, malına mülküne tapanı, burnu kaf
dağında olanı, içi kof havada gezen balonları, sülük gibi yapışanları, enerjiyi
emenleri, mutsuz olup herkes mutsuz olsun isteyenleri, akılsız dostları, neyin
nerede konuşulacağını bilmeyenleri, basit insanı, pisliği başına taç yapmış olanı,
ve hepsinden ÖNCE imanı, inancı Yaradanla bağı PAZARLIK usulüne dayananı
sevmiyorum…ya hu hepimiz günahkarız, hatalarımız ooo burnumuza kadar, hepimizin
bir defosu var kendine özgü, ama şu yukarıda saydıklarımda artık defo
olmaktan çıkmış şeyler, bunlar nasıl bir insana yakışabilir ki.. Kendimi temize çıkaracak değilim, eski günahkârlardanım,
tövbesi taze, her an bozulmaya namzet, ne bileyim ya hu, derim ya günahın da
hatanın da asili olsun diye, derim ya insan alemin gözbebeği en şerefli varlık,
nereden türedi bu kadar şerefsiz, bu kadar toplum zararlısı, bu kadar
insanlığın yüz karası, bu kadar iyilere dünyayı zindan eden nereden türedi bir
anda anlamıyorum…
Lafın gelişi kafiye olsun diye anlamıyorum dedim ama, gayet
iyi anladım ve anlıyorum… Yapacak bir şey yok, hiçbir zaman dünya cennet olmayacak,
insanlar insan gibi kalmayacak, içinde olduğumuz zaman ve sonrasında daha
beterleri de var sırada, herkes kendini kurtarmaya baksın. İçine dâhil olmamaya
çalışsın, hasbelkader bir yerden ayağı batmışsa o çamura, son gücüyle çıkmak
için bu çukurdan harekete geçsin. Yazık zarar ziyan… Sonra elif niye ortaya çıkmıyor,
niye orada burada görünmüyor elif niye kimseyle görüşmüyor. Anladın umarım…
Dünyası amaç olanların ve amaçları doğrultusunda insanlıktan çıkanların
dünyasında işim yok, dünyayı araç bilenler var ise, iyi niyetleri için,
güzelleşmek için, ahiretin tarlası bilenler varsa buyursun fakirhaneme. Kendi
fakir, gönlü zengin soframda bin bir türlü nimet var…
Arşın 4 kapısı vardı, sabit burçlar bu kapıların sahipleri
idi, akrep alanı çetin imtihanlar, krizler, yeniden doğmalar, ölüm, miras,
gerginlik, tahrik, gizlilik, sırlar, kumpaslar, arkamızdan iş çevirenler yüzümüze
gülen arkamızdan lafımızı edenler gibi, konularda daha çok bu imtihanlar. sakın ha akrep burçları böyle anlaşılmasın
sakın ha sakın. Akrep burcu kimliği ayrı, akrep burcundan yeryüzüne inen işler
oluşlar fiiller ayrı. Bunu bi öğretemedim benim eksikliğim, biliyorum boşladım
sizleri: ) çok malzeme verdim, onlar aslında bi 40 sene yeter : ) eski yazıları
takip edenler, instagramdan arşivleri paylaşan İlknur Ablayı bilenler bu hafta
bol bol Akrep alanı nedir, etiketleri nelerdir, ay fazlarında akrepten
yeryüzüne ne tür imtihan, iş, oluşlar iner yeterince okumuşlardır. Bir de
buradan tekrara düşmeyelim, Etiket ve sabit olan özellikler değişmez ay
fazlarında, diğer yıldız kombinasyonları
bu etiketlerin ne yönde cereyan edeceğini gösterir o kadar. Eski yazıların linkleri,
bol bol doyun akrep özelliklerine, her şeyi hazır beklemeyin, a gerçi sizler 40
gün ders alıp 41.gün astrolog olanlarsınız pardon unutmuşum : ) bakın ne güzel
ne kadar kibar içimde olanı yazıverdim. İşte biraz mizah katın,
çirkefleşeceğinize: )
Akrep Burcuna Haiz Alanlar ve Etkileri Linkler;
7
Kasım 2018 Akrep Burcunda Yeni Ay; Yeniden Doğalım mı Sevgilim
30
Nisan 2018 Akrep Dolunay Etkileri; Ne Yazarsan Yaz Doktor
11
Mayıs 2017 Akrep Dolunayı; Gölge Oyunu
Her
Telden Transit Jüpiter Akrep Burcunda Güzellemesi
18
Kasım 2017 Akrep Yeni Ay Etkileri; Manevi Ameliyat
30
Ekim 2016 Akrep Burcu Yeni Ay Etkileri; Ahsen-i takvim vs. Bel hûm edal
22
Nisan 2016 Akrep Dolunayı; Kömür, Elmas, Pırlanta
4
Mayıs 2015 Akrep Burcu Dolunay Etkileri: Amaç vs. Araç
11
Kasım 2015 Akrep Burcu Yeni Ay Etkileri; Cerrâhi Koğuşu
24
Ekim 2014 Akrep Kısmi Güneş Tutulumu; Arâf
14
Mayıs 2014 Akrep Burcunda Dolunay Etkileri; Yer Demir Gök Bakır 1.Bölüm
14
Mayıs 2014 Akrep Burcunda Dolunay Etkileri; Yer Demir Gök Bakır 2.Bölüm
3
Kasım 2013 Akrep Güneş Tutulması
Etkileri:Gömdüm Hepsini Geliyorum!
25
Nisan 2013 Akrep Burcu Ay Tutulması- Zor Yıllar Yorgun Kuşaklar
13-14
Kasım 2012 Akrep Burcu Güneş Tutulması- Mihr-û mâh
5-6
Mayıs 2012 Akrep Burcu Dolunay Etkileri
Satürn
Akrep Geçişi (2012-2015) Mezarlardan Yükselen Bahar
10
Kasım 2011 Akrep/Boğa Aksı Dolunay Etkileri 11.11.11
26
Ekim 2011 Akrep Burcunda Yeni Ay Etkileri
17
Mayıs 2011 Akrep Burcunda Dolunay Etkisi
6
Kasım 2010 Akrep Burcunda Yeni Ay
Etkileri
8
Ekim 2010 Venüs Akrep Burcunda Retro Etkisi- Işık ve Karanlık
Minnacık konduruvereyim; Global olarak, ülkemizin güneşi ile
kavuşan bir yeni ay ve transit Uranüs’ün uzun zamandır ülkemizin güneşine
yaptığı zıt bir açı mevcut. Bunu zaten gündeme bakınca anlıyorsunuz, yıldız
ilmi ile bir giden ülkelerin hal ve gidişleri. Uranüs isyanları, yabancıları,
fikir ayrılıklarını, terörü, değişimi, reformları, elektrikli gergin ilişkileri
ve ani oluşları başlatan bir kuvve. Sakinken bir şey olur, birdenbire olur bir
iki saat içinde bambaşka bir hal alır her şey. İşte tam da böyle bir dönemin
içindeyiz. Plutonik ülkeyiz demiştim yıllar evvel, ne içimizde hainimiz biter
ne dışımızdaki hainler biter diye. Tüm dünyaya karşı tek, benim yalnız ülkem.
Büyük bir kumpasın, oyunun içinde canım ülkem, bir yanda Doğu Akdeniz kumpası
diğer yanda Suriye yemi, Fırat- Dicle arası vaat edilmiş toprakların kirli planları.
Benim canım ülkem ne kadar yalnızız biz… tüylerin döküldü, gagan kırıldı,
burnun düştü, son bir ateş çemberi kaldı geçmen gereken, geçtiğin an işte Zümrüd
ü Ankasın güzel ülkem. Geçeceksin de bu çemberden…
Uranüs gizli olan şeyleri aydınlatır, açığa çıkartır, ne
kadar açık seçik değil mi? Benim Güzel Ülkem, yıllar evvel yazdığım her şeyin
içindesin şimdi. Hainlerin ayan beyan, düşmanların ayan beyan, sinek olup dadananların
ayan beyan, biraz kül biraz duman ile ayan beyan, mihenk taşınla ayan beyan,
kurulacak yeni dünya düzenin işaret taşıyla ayan beyan, İran kilidi, Suriye
yemi ve anahtarınla ayan beyan, Türk Birliğinle ayan beyan, ekonomik
savaşlarla, kumpaslarla, yuttuğun yemler, bıldır yediğin hurmalarla ayan beyan,
benim ayın on dördü, alımlı çalımlı havalı, edalı, modalı, yazması oyalı güzel
ülkem…
Bu yeni ay ile ülkemizin kuruluş haritası üzerinde yine pek
çok transit açı ilişkisi mevcut, Jüpiter+Venüs kavuumu,, K.A.D.+Pluto kavuşumu,,
Şiron+Mars karşıtlığı, kasım ayı içinde Transit Jüpiter ile Doğum anı Ay karşıtlığı
deneyimleyeceğiz. Kasım gündemi her açıdan kaotik etkiler yanı sıra lehimize sürpriz
gelişmeleri de taşımakta. 12.ev alanımızda malum ikziler Ay’a sahibiz, Jüpiter
buraya karşıdan dokunacak hani derler ya büyük resmi gördüm, evet göremeyenler
var ise büyük resmi artık tüm halk görecek…Jüpiter büyük resim idi değil mi,
büyütürdü, 12.ev politik astrolojide, gizli düşmanlar, casuslar, kulis arkası
işler, aleyhimize çalışan her türden negatif işler idi, 12.eve uğrayan tesirler
büyük acıları, yıkımları da temsil eder, böyle bir konuya girmeye lüzum yok.
Hüküm Hakk’ın yeterince haddi aştım susayım…
Global ve politik alanda artık umuma yazmıyorum, daha başka
şekilde artık… bu kadar esti
konduruverdim, dostlar beni alışverişte görsün deyû, ay bak kendime de laf soktum:)
zaten bacadan duman çıkmakta, her şey
dediğim gibi ayan beyan… Ülkemi seviyorum, kol kırılır yen içinde kalır,
2011’den bu yana yoğun oyunların içindeyiz, bir iç karışıklık olur ise, bir
yoktan sorun var edilir ise, etnik kimlik ve mezhep çatışmaları birilerinin
düğmeye basmasıyla alevlenirse o oyunun içinde olmayacağım, galeyana
gelmeyeceğim… Bir bu koz kaldı zira. Bu da aklınızda kalsın e mi. Ateşe su
taşıyanlarız biz, ateşi harlayanlardan değil.
Velhasıl-ı kelâm; Sözün Özü, Bırakalım üçü beşi, misafir olduğumuz
şu dünyada, bilip misafir olduğumuzu, edeple şu yeryüzünden nasıl göçeriz onun
derdine düşelim: ) Terazi Burcundan Mars ve Oğlakta Satürn birbirlerini tahrik
ederken, Uranüs güneş ve Ay’a gergin absürt, manipülatif elektrikli bakışlar
atarken, garibim Neptün –Mars ile birleşemez
ama Satürn ile iyi anlaşırken, Elif ül Hece hangi etkileri alıyoruz, boğmadan
sevgili balıklar, sevgili yengeçler, bu hafta çok şanslısınız, yeni iş
anlaşmaları olacak, seyahate çıkabilirsiniz, sevgili Koçlar bu hafta sürprizler
olabilir gibi saçma salak şeyler yazmaktan imtina edip, ne olacaksa olsun diye
ortalığı kasıp kavurup, ince ince kendisi dahil kim okursa artık sağlı sollu
kroşelerle yumrukları hedefe doğru sağlı sollu indirirken: )
Haklı dahi olsanız, çirkefle sözü uzatmayınız, haklı dahi
olsanız size yol verenin ardına düşmeyiniz, haklı dahi olsanız sizi istemeyene
selam vermeyiniz, haklı dahi olsanız canınızı yakan ve bunu normal görenle irtibatı
kesiniz. Haklı dahi olsanız ağzına gelen her lafı size söyleyen, sizde olmayan
çirkin şeyleri size isnat edenlerden uzak durunuz. Zira onlarla yapacağınız her
türden savaşın kaybedeni olacaksınız. Kötülüğe bırak kötülükle karşılık vermeyi,
iyilikle dahi savuşturmaya kalkmayın… Uzaklaşın. Her yer Zombi kaynıyor. Az iletişim,
az kalabalık, az insan….huzurun ise önemli olan, dışarıda ne ise işin bitir,
doğru evine, kimse ile muhataplığa artık gerek yok. Bunu da şimdi anlamayan
varsa ilerde anlayacaktır.
Bol bol 6 ay boyunca kendinle, karanlığınla yüzleşeceksin
insanoğlu, zaaflarınla, bunları tahrik eden unsurlarla karşılaşacaksın, hatalarınla,
çirkin yanlarınla karşılaşacaksın, Bazen kendiliğinden açığa çıkacak bazen tam
da zaafına zaafına hitap eden vesilelerle, düşme sakın düşme e mi. Hakkın hatrı mı yüce yoksa kişilerin hatırı mı
bununla da yüzleşeceksin, elbet inanansan, inanmayanın hakkla işi ne, yüzleşse de kör
yüzleşmese de, hakkın hatırını yüce tut sakın düşme, Özellikle bunu sabit burçlar ve öncü burçlar
yaşayacak şu son 6 ayda, Terazi-Oğlak-Yengeç-Koç, Akrep-Boğa-Kova-Aslan… geç
ateş çemberinden yiğitliğini görelim… ve yıllardır önemle üzerinde durduğum tek
şey vardı, iç dünyanın döşemesi, hani güzelleşelim derdim, iç dünyasını çoktan
döşeyene, güzelleşene ne uğrarsa uğrasın, hangi imtihan bulursa bulsun,
yıldızlar hangi tür tesiri verirse versin ve hatta öyle bir doğum anıyla
birebir etki içine girsin, o rahattır hissetmez bile. Demek istediğim bu idi
işte, olay beynimizde bakış açımızda ve kalbimizin iç döşemesinde, ne yoklukta
isyan ne varlıkta azgınlık, ne kahırda imanla pazarlık, ne de lütufta kendi
iyiliğinden bilip şımarıklık… Yıldız tesirlerine kendini kapıp koyuvermek
serçelerin işi, gelen etkiyi bilip panzehriyle hareket etmek kartalların işi. Hayatınızda
her şeyi bu ilime bağlamak, bu ilime sormak cehalet işi. İç dünyanı tanımadan
neyin sana hayr neyin sana şer olacağını anlamadan, karakterine ne iyi gelir
nedir zulm olan bilmeden, yarın yapacağın işi bu ilime bağlasan ne bağlamasan
ne, sorsan ne sormasan ne, en mükemmeli dahi lütfun en özelini dahi getirse sunsa
Hakk önüne, iç dünyan dirayetsiz, dilin
şükürsüz, kalbin tatminsiz ise zaten çöp edersin. Şahidim ! bana böyle saçma
sapan sorularla gelmeyeniz e mi: ) aşina
olduğunuz astrologlardan değilim bunu
kaç defa diyeceğim: )
Hı son bi’şi, kimse demeden ben diyeyim, “çok uzun olmuş” bu
yazı. Haklısın aslında, Ben olsam, beni okumam. Zaten kendimi kendime yazıyorum,
bir daha niye okuyayım ki.. Tanımayanlar diyebilir rahatlıkla, uzun bu yazı ben
okuyamam- durumumuz yoktu okuyamadım diye, yeter ki dost demesin, elin taşı ne
ki, zaten ondan beklenen, taş, yeter ki dost atmasın, dostun attığı gül dahi
olsa hakikaten yaralıyor. Dost dostluğunu bilsin, zehir koysam önüne bal diye
yesin: ) Zaten dost bilir, zehre yer yok soframızda tüm çeşitler ballı, seç
beğen ye: ) Evet, akrep yeni ayında, yine narkozsuz bir ameliyatın yine sonuna
geldik, nihayet geldik: ) Ay ben iyice yapıştırmalı, inceden sokmalı, bi böyle
değişik Elif oldum, amaaaan boooşver yapıştır: ) Anneciğim tam istediğin
kıvamdayım ah yaşasan da görseydin beni...
Siz yine de bunca
yumruktan sonra,
Sevgimle kalın
e’mi
Elif Hece Öztürk
26 Ekim 2019
-Yarınlardan bildirdim
"Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın,
(5) YORUMLAR ( Yorum Ekle )
Gönderen: nurdanbb - Elif Hanım daha açık yazar mısınız? yazilarinizi retrospektif olarakta inceliyorum ama ssanirim ilk defa boyle seyler yaziyorsunuz.ne olacak demiyorum neyin icindeyiz merak ediyorum.onlem olarak inzivaya cekilmek yeterli olacak mı?
16 Kasım 2019, Cumartesi, 20:32
Gönderen: selin
bir Güneş Akrep mensubu olarak diyebilirim ki.. - bu yazınız bizi hak ettiği yere koymuştur. Bir Akrebi ve Akrep etkili Yeni Ay'ı kim böyle anlatabilir? Ancak yaşayan birisi..Kim bunu anlayabilir? Ancak yaşayanlar.. Bu sınavlar bizden hiç gitmezki Elif Can, varsın gitmesin de..gitmesin ki darkside üstün gelmesin..Ama artık her gelene 'hoş geldin' demeyi öğretti ya, işte şimdi öğrendikten sonra ancak böyle diyebiliyorum..Yoksa eski Selin nerdeeee bunları diyebilecekti..Demiri ateşte döver ustalar..E artık o Aziz, o Muhteşem Su'yumuza da girsek günlerinde iken ben aciz, bu yazı ile anladım ki işin ucu Sabır..ALLAH (c.c) razı olsun tüm sebep olanlardan bu yazıyı okumama..
28 Ekim 2019, Pazartesi, 16:16
Gönderen: Ahiretliğin
Yeni ay - Canım balım ruhum elifim,bütün yazılarını ince ince okurum hep ama bu yazıyı sen mi yazdın yoksa ben mi anlattım sana herşeyi olanları tuhaf oldum kendimle sürekli konuştuğum Araf halimi yazmışsın tamamen şoktayım,doğru demişsin yıllar önce ahiretliğimsin diye Rabbim komşu olmayı nasip eylesin
27 Ekim 2019, Pazar, 21:26
Gönderen: Nalân
Bu Gidiş Nereye? - Nede güzel başlık atıvermişsin.2012 yılında kim yazmışsa ekşi sözlükte seninle ilgili güzel tesbit yapmış idrak edene diye.Hangi paragrafı kopyalayalım hepsi birbirinden kıymetli deyip sadece şunu paylaşayım burada.( Bırakalım üçü beşi, misafir olduğumuz şu dünyada, bilip misafir olduğumuzu, edeple şu yeryüzünden nasıl göçeriz onun derdine düşelim.)Özüde sözleride kendide yüreğide ilmide yetenegide edebide güzelim.Ellerine emeğine yüreğine sağlık.
27 Ekim 2019, Pazar, 14:20
Gönderen: Arzu ertas
Yeniay - Muazzam bir yazı olmus;bir bir okudum tekrar tekrar üzerinden geçeceğim,dediklerinizi harfi harfine yaparım inşallah.emeginize,ruhunuza,kalbinize saglik...
27 Ekim 2019, Pazar, 10:16