17 Temmuz 2019 Oğlak Kısmi Ay Tutulumu- Kendimden Özür Dilerim Bağışlıyorum Bizi
İşaretler ortadayken çöllere
daldık, Kalp verdin korkunç yaralandık, Akıl verdin, iyiliği esir aldık, Ekranda
kıtadan kıtaya atılan bir füze, Gazetede karşı kaldırıma geçerken çiğnenen bir
adam, Durmadan dönen bir dünyada nerede olunabilirse,
Orada bile değiliz ve bilmiyoruz böyle nasıl, Çamur olabilir kan olabilir karanlık olabilir
böyle nasıl, Ele geçirir dünyayı gece, Gece
gece gece…
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne, Her yalanı yüz şeytan
taşıyor olabilir mi, Bilmiyoruz, Çünkü, Bilincimiz içerken binlerce yılın
karmaşık şurubunu, Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle
meşgulüz şu an, Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları…
Kimsesiziz kime gidelim, Yaralarımız
var kime, Sıcak bir şey arıyoruz, kime
Merhamet istiyoruz, kime, Bağışlanmak istiyoruz, kime gidelim, Sorumuz ve
cevabımız sen değil misin, Yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz,
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim, Çok yürüdük yollar
kayboldu yol bulduk sana geldik, Ne getirdin deme bize, senden başka neyimiz
varsa o bizim yokumuzdur, Geldik işte bunlar ellerimiz,
Bunlar da ellerimizin büyük boşluğu… Mevlana İdris
17
Temmuz 2019 Tarihinde, TSİ. 00.35’de, dünyanın mutfağı ve sığınağı ile
çatısı-bacası arasında, insanın kemik yapısı olan içine doğduğu ailesi ve
sonradan oluşturduğu düzeni, yuvası, huzurunu, konforunu oluşturmuş sahip
oldukları, aile yapısı, aile bireyleri, anası, atası, tüten ocağı, sağlam
olanı, çürük olanı, sallananı, sarsılmaz olanı arasında, dış kabuğu, maskesi ve
en yumuşak karnı, en çıplak en savunmasız olduğu hali arasında, şuanda ve
gelmemiş olan anların kaygısal çatışmalarıyla, kadın-erkek rolleri, baba-anne
figürleri arasında, kişisel güvenliği, güvencesi, yatırımları ve içinde olduğu
ailesinin güvenliği, sahip olduğu işe ait güvenliği arasında, rızkı ve rızkın
darlığı arasında, daha evvel farkında olmadığı bilinçsiz olduğu bir anda ortaya
çıkmış yeni yepyeni korkuları ve bunlar için yapması gereken ama bir o kadar
sert ve sabır isteyen bir yol ağzında, seçim zamanında, Oğlak/Yengeç aksında Oğlak
Burcunun 24°’ sinde Parçalı-Kısmi bir Ay Tutulması cereyan
edecektir. Tutulum 2 saat 58 dakika
sürecektir, dünya zamanı için etkisini 3 ayda tamamlayacaktır. (ay
tutulumlarında zaman ölçümü 1 saat=1 ay – güneş tutulumlarında ise 1 saat=1 yıl
olarak hesaplanır), Tutulum güzergâhı, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya’ya
kadar uzanan geniş bir bandı kapsayacaktır.
Saros 139 ailesinin toplam 81
tutulumdan oluşan 22.ci tutulumu olacaktır. En yakın tarih olarak 3 Temmuz 1947
senesinde Saros 139’un ilk kısmi tutulumu yaşamıştık. (Saros aile serisi olarak
kısmi.)
Kâinatta her şey zıddıyla kaim, her
şey çift yaratılmış, çiftiyle birbirini tamamlayanıyla. Anne Rahim’dir, baba Rab,
baba Rahman, Anne saran, öpen koklayan bağışlayan, esirgeyen, koruyan, Baba
uzak duran, soğuk olan, terbiye eden, otoritesi olan, Anne yuvayı yuva yapan,
ocağı tüttüren, besleyen, temizleyen, Baba o yuvanın ayakta kalması için
çalışan, çabalayan, ocağın tütmesi için rızkının peşinde, ekmeğinin derdinde
olan… Baba kendimizi ispatlamak zorunda hissettiğimiz, Anne biz bir hiç olsak
da yine bizi yere göğe sığdıramayan, Anne sırlarımızın sandığı, anne kilit,
Baba sırlarımızı açan, suçumuzu cezalandıran.
Yengeç Anne ise Oğlak Baba, Ay Anne
ise, Satürn/Zuhal Baba, Yengeç Er Rahim ise, Zuhal “Rab”. Güneş Yengeç’te, ay kendini pek rahat
hissetmediği Oğlak’ta, Çoğumuzda bu aralar bir cinsi kimlik çatışması
kaçınılmaz olsa gerek. Hayatın getirdiği olaylar neticesi kadın olarak bir dişi
olarak, cinsi kimliğimizi sorguluyor olmalıyız, bir erkek olarak ona keza. YETERSİZLİK
duygusunu en fazla erkekler hissediyor olmalı, Gelecek KAYGISINI ise en fazla kadınlar
hissediyor olmalı. Her iki cins için de ayrı ayrı yorgunluklar, rol çatışması
mevcut. Kadın ve Erkek eşittir evet hemfikiriz, düşünce olarak kadın da fikrini
beyan etme hakkına sahiptir, Kadın da aynen bir erkek gibi Toplum içinde
özgürce seyahat etme, eğlenme, dilediği alanda, yetenekleri doğrultusunda
çalışma hakkına sahiptir. Ama kadın, her kadın önce bir korunması, gözetilmesi,
şefkat ile yaklaşılması gereken, fazla yorulmaması için yardımcı olunması
gereken annedir, çalışsa da çalışmasa da, en güçlümüz bile hayatımızda bir
erkeğin desteğine ihtiyaç duyarız ki normal olandır bu. Ay halindeyken kendini
Satürn’e dönüştüren kadının, rahim özü, Rahman’a dönüşür, özünden kopmak pek
çok fiziki ve manevi olarak tersliğe davet çıkartır. İçindeyken nedenini
anlamak zordur, kadın güçlüdür, güçlendikçe güçlenmiştir, sadece maddi olarak
değil manen de kendine yetebilen kadın, dış dünyada sürekli bir savunma
halindedir, terstir, huysuzdur, güvenmekte zorlanır, sağlıklı ilişkiler
geliştirmekte zorlanır, ne kadar yeterli olursa olsun, kendini hep bir kaygı
içinde hisseder, boğuşur durur, Sonra şikâyetler başlar, kadınlığımı yaşamak istiyorum,
ben erkek miyim kadın mıyım, ben neyim? Her şeyi bir başıma, tek başıma yapmak
çok ağır geliyor, biri de benim yükümü paylaşsa düşünceleri istemsizce artık
beyninde sürekli pikap gibi dönmeye başlar.
Yine, pasif pozisyonda olan,
ağırlığını saygı ile harman edememiş, sevgi ile otoritesini koyamamış bir erkek
bir baba, zamanla aile içinde değersizleşir, yalnızlaşmaya başlar, sorumluluk
almak yerine sorumluluktan kaçar, nasıl olsa kadın yapıyordur, nasıl olsa aile
bireylerinden biri her şeye yetişiyordur, ya sustukça susar dişiye dönüşmeye
başlar, ya da tersi yapamadıkları için suçluluk psikolojisi içinde kendini
haklı ve güçlü göstermek adına eril enerjinin negatif yönüne ilkel yönüne
kaymaya başlar, hır gür, şiddet, başka şeylere kaçışlar başlar.
Oysa alemde her şey denge içinde bir
ölçü ile takdir edilmiş, kadın kadın gibi, erkek erkek gibi, erkek fiziksel
olarak kadından daha güçlü yaratılmış, daha serinkanlı, daha stratejik, daha
planlı programlı, daha korumacı ve savaşçı, kadın ise daha duygusal, naif, daha
zayıf bünyede narin, heyecanlı, panik olmaya yatkın gibi. Ölçü bu lakin işte
içinde olduğumuz hayat bazen istemeyerek bize başka roller biçiyor, bazen
seçeneğiniz kalmıyor, bazen erkeğin dahi sığındığı, gücünüze güvendiği,
dayandığı, sorumlulukları yüklediği kadınadam oluveriyorsunuz. Yine bir erkek,
baskın bir kadın ile beraber oluyor, zaman içinde cinsine has özellikleri
körelmeye başlıyor, denge yine sarsılıyor. Bu tutulum en çok buna dikkat
çekiyor. Eskiden yuva kurmak için insanlar birbirlerinin soyunu, sopunu,
ailesini, kültürünü, edebini araştırır idi, şimdi ise malı-mülkü,kadın olsun
erkek olsun, bir varlığa sahip değil ise, hadi erkek neyse onlar baba olacak
sonuçta, bir annenin yok yavrum alamayız demesiyle bir babanın yok oğlum bunu
alamayız demesi bir değildir, kadınlara yaklaşım da artık böyle. Kadın güçlü ve
varlıklı ise, ne edep aranır, ne soy sop, ne kültürü aranır ne tatlı dili,
güleryüzü, ne iyi bir anne olacak vasfa, iyi bir hayat ortağı olacak vasfa sahip
mi bakılmaz.
İşte Oğlak Pluto ile serüveni ile
artık tamamen durum böyle, Aile yapısı bozuldu, evlilikler bozuldu,
evliliklerdeki öncelikler değişti, ne yuvalar yuva, ne içinde yetişen çocuklar
psikolojik olarak artık sağlam…
"Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz Sana gelmek, orada kalmak istiyoruz Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz Başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini, kolumuza girilmesini istiyoruz Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz Rüzgarın sesini, ırmağın sesini Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek olduğu bir dünyayı yeniden isterken Seni istiyoruz aslında Bunu söyleyemiyoruz…"
Oğlak ve Yengeç Aksı en klasik ve en geçerli
anlatım ile Aile, Soy demektir. Vatanın, evin, milli ve manevi değerlerin,
geleneklerin, toplumsal bütünlüğe ve düzene, sisteme zarar gelmemesi adına
gösterdiğin önem demektir. Biz Aile ve Soy ile devam edelim. İçine doğduğumuz
aile tesadüfi değildir, tıpkı içine doğduğumuz coğrafyanın tesadüfi olmadığı
gibi, Tüm yaşamımız, bilincimiz ailemizle şekillenmeye başlar, korkularımız da,
cesaretimiz de, başarımız da başarısızlığımız da temelde ailemizin izlerini
taşır. Hiçbir çocuk atasının ne günahını üstlenir ne de sevabına ortaktır ama
DNA denilen genetik kodlarımız, geçmiş atalarımızın günah ve sevap halinde hissettiği
duyguları gelecek nesillere aktarır. 2 Temmuz’da gerçekleşen Güneş Tutulumunda
instagramda kısa bir özet geçmiş idim, “DNA’mızı onarmak” konusunda.
Bilincinde olmaksızın hissettiğimiz duyguların dışavurumu kendimize çektiğimiz setler, vurduğumuz ketler olarak dış dünyamızda vücut bulur. Ataları büyük yoksulluk çekmiş nesiller, ama öyle normal bir yoksulluk değil, ezilen bir yoksulluk, bir kuru ekmek için pis işler yapmak zorunda bırakılmış, yoksulluğu ile alay edilmiş, yoksulluk yüzünden kayıplar, göçler yaşamış, adeta hayvan muamelesi görmüş nesiller, maddeye karşı zaafı yüksek olanlar, gerekirse madde edinimi için elini kana bulamaktan, hırsızlık yapmaktan, maddi güç elde etmek için bedenini de kullanmaktan çekinmeyen nesiller oluşturabilir, tüm bunları yaparken artık doyum noktasına erişse de, ihtiyaçları kendinden sonra gelecek kuşağa yeter seviyede olsa da, hep içinde yoksulluk kaygısı taşıyacaktır. Veyahut tam tersi istikamette, maddeden korkan, madde ile sorunları olan, daim şükr içinde, kanaat libasına sımsıkı sarılıp, dünya nimeti için, rızkı için zerre endişesi olmayan, maddenin varlığını sürekli inkârda olan, manen kendini zenginleştirmeye adayan, asıl zenginliğin manen olduğuna inanan ve maalesef dünya hayatı da insana Hak’tır, bir türlü dengeyi tutturamayan, bir zaman sonra bir yerde bu dengesizlikte çark eden, Ailesinde sebepsiz yere, bir anlık öfke ile kan dökme olayı vuku bulmuş bir nesil, sürekli cezalandırılma korkusu hissedecektir, herkesten ve her şeyden ürken, korkan bir yapıya sahip olacaktır. Yaptığı işler ölü doğum gibi, onca uğraş emek ver ama sonuç ölü olacaktır, ölü yatırımlar ve hatta sürekli düşük yapmakta bunlara dahildir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
DNA. Yaklaşık 520
yılda yenilenir, her yenilenmenin bitimine yaklaşık 70 dünya yılı kalınca, bozulma
evresine girer, kalıtımsal olarak soy bağından taşıdığı, hastalık, duygu
durumları, korku, kaygı yani negatif olan ne varsa son 7.ci kuşak üzerinde
görülür, bir sonraki ara kuşak ile yenilenme başlar ve sonraki 7 kuşak kendi
DNA. Kodlarını oluşturmaya başlar. En zor görev ya da şöyle diyelim takdir
edence seçilmiş olan DNA. Aktarımındaki neslin içinde bir bölümünün zürriyeti
devam etmez, hani günümüzde ne kadar isterse istesin veyahut bilinçli olarak
nesil dünyaya getirmek istemiyor olabilir, bazı insanlar dünyaya çocuk
getirmezler, işte bu O DNA. Aktarımının artık yenilenme dönemine girdiğini
gösterir. Down sendromu, Otizm, İnsülin direnci, Tiroid, Koroner
Rahatsızlıklara sahip nesil vardır, bu da yine DNA. Aktarımının yeni bir döngüye
girdiğinin işaretidir. Aynı soy bağına sahip diğer aile bireylerinden gelecek
olan yenilenmiş DNA. İle yeni bir 520 -521 yıllık döngü başlayacaktır.
Ailesinde, soyunda down sendorumuna, Otizme ve diğer iç hastalıkların hepsine
aynı anda sahip olanlar ne kadar özelsiniz ve çocuklarınız ne kadar özel öyle,
Her yaratılmış zerreden kürreye bu
sahneye alelade gelmiş değil, milyonlarca sperm yarışırken sizin döllenmeniz,
sizin Rahimde kendinize bir yuva, yatak yapmanız nasıl alelade olur. 120.günde
bir et parçası bir kan yumağı iken siz, İlahi nefes ile ruhunuzun Rahime
üflenmesi ve Hayat bulmanız, acısı tatlısı, sert eğitimleri, düzlükleri olan bu
sahnede yer bulmanız zaten başlı başına bir görev için olduğunuz anlamına
gelmez mi? İster dünya normlarına göre, diktatör, zalim, kötü, ahlaksız, şirret
diye anılın, isterseniz melek, âlim, zarif, emin-güvenilir diye anılın, ikisi
de hep bir amaç içindir ve ikisi de görevi ne ise onu yerine getirmektedir.
İşte özel aileler ve özel çocuklar sizlerin görevi de budur. Nesillerin ara
geçişi, yeni bir döngüyü başlatmak, dönüşüm, yeniden doğuş. Ne kadar kutsal.
Oğlak/Yengeç aksında Ruhsal, Geçmiş
ve Gelecek Bağlantımız, geçmişten atalarımızdan gelenler (genetik
kod-imajlar-hatıralar- duygu aktarımları vs.)ve gelecekte bizim
aktaracaklarımızın noktası olan; Ay Düğümleri konukken, tutulumla beraber Ata,
Soy, Baba ve katı kuralları, somut gerçekleri, sabrı, disiplini, etik ve
gelenekçi davranış kalıplarının hükmü altına girmiş Zuhal/Satürn Güney Ay
Düğümü yani soyumuzun geçmişi ile kavuşumda ve Anne, doğum, üreme, Rahimle
yaklaşmışken, kolektif bilinci,
nesilleri, doğum ve ölümleri, bozulma ve çürümeyi, dejenerasyonu ve
yenilenmeyi, yeniden doğumu, dönüşümü, en hassas alan olan bilinçaltını, nesil
aktarımını, psikolojiyi, suç ve cezayı, insanın içinde taşıdığı cehennemi,
vicdan azabını, korkularını, komplekslerini ve karanlık tarafını, metafiziği,
gölge varlıkları, negatif yapışkan varlıkları himayesi altında toplamış, kendine
yakışır şekilde varlığı bir kabul görmüş, bir inkâr edilmiş, bir etkisi
onaylanmış bir dışlanmış ama o bir görünüp bir görünmez varlığıyla, tesadüfi
olmayan yerinde, sembolünün ilham edildiği tesirlerini somut olarak gösteren
Pluto, Tutulumun kilit ismi Ay ile Kavuşmuş, tüm bu etkiler, Yengeç’te rolü
değişen, Baba, anda devam eden nesil, Hayy, hayat-yaşam olan Güneş’e ayna
tutmuşlar. Ay düğümlerinin Gelecek ve varılması gereken menzili, artık alınması
gereken hazır bekleyen nasibini işaret eden Kuzey Ay Düğümü, Venüs/Zühre ile
kavuşumda, hepsi birden Oğlak/Yengeç aksına vurguyla yeni bir dönemin ama daha
çok nesilleri ilfgilendiren yepyeni bir dönemin startını vermişler. Göklerde
tıbbi bir operasyon var kısaca. Bunu dünya perdesi çekilmiş aklımızla ve dünya
giysisine bürününce beden hapishanesine esir olunca ve bedenimize tapınca
ruhumuzun hissedişlerini anlamakta zorlanan duygu körlüğümüzle elbette somut
olarak anlamamız zor, fakat tüm dünyaca her birey, belli bir düzeye erişmiş,
idraki artmış, OKU’muş, OKU’duğunu anlamış olanlar hissedecektir.
Özel Not: geçmiş yaşam, reenkarne, karma
deniliyor, bir ruhun birden fazla dünyaya gelmesi, her geldiğinde kendini
temizlemesi, tekâmül etmesi gibi bir inanç mevcut. Oysa hipnoz veyahut dışardan
gelen bir uyaran ile kişinin inandığı ve hissettiği, gördüğü görüntüler,
atalarının yaşamlarına ilişkindir, bunlar DNA. Kodları ile taşınmıştır ve yeryüzünde
bazı bölgelerde dünyaya gelen insanların geçmiş yaşamlara ilişkin anlatıları
aslında o bölgelerin özel bir alana sahip olması, orada dünyaya gelenlerin DNA.
Aktarımı-dizilimiyle ilgili genetik diğer insanlardan daha farklı bir yapıya
sahip olmasındandır.(Tarsus- Hatay-Suriye Bölgesi- Nusayriler, Hindistan gibi)
Bu disipline inanmış yakın arkadaşlarım da mevcut, ruh göçüne inanan, bir ruhun
dünyaya birden fazla farklı bedenlerde gelip gittiğine inanan, olayın asıl
özeti ise genetik olarak araştırılsa DNA’ları-Hipotalamus ve Hipofiz Bezi normal
insanlardan daha farklı bir yapıya sahip olduğu anlaşılacaktır. Bu konuda
yeterli bilimsel dile hâkim olduğumda zaman zaman açılımlar yapacağım. Gelecek
Yüzyıl Genetik Biliminin yüzyılı olacaktır. Kötüye kullanım, olumsuz çalışmalar
elbette olacaktır, umarım olumlu ve faydalı sonuçları daha baskın olur, Hakk Teâla’nın
sünnetullahına şahitlik etmek kim bilir o dönemde yaşayanlar için ne muhteşem
bir deneyim olacaktır.
“Onlara dış âlemdeki (afak)ve kendi içlerindeki(enfus)
âyetlerimizi/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kur'ân'ın gerçek/hak
olduğunu anlayacaklardır. “Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?” Fussilet-53
Ve şimdi an’a dönelim,
gözlemlerimize, içine dahil olduğumuz toplumun kolektif bilincine dönelim. Oğlak
denince çoğumuzun aklına hemen, düzen kurmak, maddi güvenliğe sahip olmak, iş
hayatı, çok çalışmak, sabır ve disiplin, hedef ve azim gelir. Öyle ya içine
doğduğumuz dünya materyal bir dünya, her şey madde ile ölçülmekte, ye kürküm
ye, zengin isen ya bey derler ya paşa, fukara ise abdal derler ya çingen haşa
durumları var, üne bakma altından çıkan una bak derler ama e artık zamanın ruhu
çoktan teslim oldu kapitale, ne kadar ün o kadar para, ünün skandal boyutlarda
olması da artık önemli değil,
ahlaki-etik değerlermiş vs. ya un, unun helal mi haram mı olması
noktasında hele hiç umurumuzda değil, öyle ya bu tür şeylerin çağı kapandı
artık, güvenliğimiz önemli, rahat yaşamamız önemli, sahip olmalıyız, her şeyi
tatmalıyız, sanal bir dünya içinde nasıl da gerçekçi yaşıyoruz öyle, imaj her
şey adamım, ister psikopat ol, istersen gaddar, karakterin kalitesizliği aksın
paçandan kimin umurunda, imaj her şey. Patlat oradan en havalısından bir
görüntü işte bu kadar, itibar da senin, kalite de senin, bir iki duyar kas,
sokak hayvanlarına, tecavüze uğrayan bebeklere, ameliyat olmak için yardım
toplayanlara işte oldu senden ala iyi insan mı var.
Zamanın ruhu bu işte! Oğlak prestij,
saygınlıktır, insanın toplum nezdindeki itibarıdır, bu yüzden doğum anımızda
güneşin en tepede olduğu öğle vakti hani MC. İle işaretlenen hani 10.ev Oğlak’ın
evidir ya, Güneşin en tepede en parlak en sıcak olduğu, enerjisini en yüksek
oktavda gösterdiği, pırıl pırıl parladığı an öğle vakti Oğlak’ın evidir. İşte
Zamanın ruhu, toplum ve toplumun saygınlık ölçüsü artık değişmiştir, yukarıda
verdiğim örneklere 2008 itibariyle hızla dönüşerek Pluto sayesinde günümüze
kadar gelinmiştir.
Pluto dönüştürme gücüne sahiptir, ama
dönüştüren insandır, iyi yönde dönüştüğümüzü söylemek mümkün değil sanırım şu
yaşadığımız şahit olduğumuz toplumda, Satürn’ün de dâhil olmasıyla Oğlak
bilincine, hızlı bir inşaat başladı bilinçlerimizde, tüm hepimiz için geçerli,
kimimiz salıverdik kendimizi bırakıverdik artık, dönüşümün eksi tarafına
kimimiz dönüşürken artı tarafa sımsıkı sarıldık, kimimiz direniyor hala, ne
eksi olsun ne artı mevcut düzen korunsun, aman ali rıza bey ağzımızın tadı
kaçmasın modunda. Herkes ünlü olmak istiyor, herkes MC. Noktasında parlasın,
yaptığı iş ile çok ama çok kazansın, her şeyi paraya dönüştürdüm, her şeyin
ölçüsü para olsun, E işte 10.ev ve Oğlak ve Plüton işte kolektif nesilleri
etkisi altına alan bilinç; kariyer, ün,
prestij, toplumdaki konum, saygınlık, para para para…
İnsana asıl yol azığı olan nimetler,
göklerin sofrasından dökülüp durmakta, göklerin dedim evet, üzerimizde 7 (yedi)
gök var, her bi gök katının yol azığı birbirinden farklı, yolumuzu doğrultmamız
için göklere işaretler koyan, işaretlerindeki nimeti idrak edecek aklı veren ve
idrak ettiğimizle irademizi kavi kılan, göklerin dönüşünde çıkardığı nağmeleri
duyanlar için, duymak isteyenler için asıl olan yolculuğumuzda gerekli olan azıkları
bizlere sınırsız ve ayrımsız böyle ay fazlarında sunuyor. Önce ve yıldızlar, Güneş
ve Ay boyun eğmişti emirlerine;
“Bütün yıldızlar O'nun koyduğu kanunlara boyun eğmişken, Allah geceyi, gündüzü,
güneşi ve ayı da sizin menfaatiniz için kurduğu düzene boyun eğdirdi. Bunlarda
ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını
faydalı kullanabilen toplumlar için Allah'ın varlığını ve birliğini ispatlayan
deliller, birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler vardır.” Nahl-12
“Onları iki günde, iki devirde sağlam
yedi göğe tamamladı. Her gökte cereyan edecek işleri planlayıp, programlayıp
işlevlerini yükledi, vahyile bildirdi..” Fussilet
10-11
Tapınmadan ve madde putunun esiri
olmadan, Oğlak ve Yengeç Bilinciyle, dünyada mekân, ahirette iman, kendi öz
kültür, inanç ve kökümüzle, yer sofrasının da gök sofrasının da nimetlerine
talip olalım. Ne benim gibi maddeden kaçınalım, maddenin dünya boyutundaki
varlığını inkar edelim, ne de aşırı hırs yapıp, kendimizi tüketip, ruhsuz,
duygusuz, her şeyi madde ile ölçen, menfaatlerinin kölesi haline gelmiş,
samimiyetsiz, kibirli kişiliklere dönüşelim. Denge içinde, Biz dengesince,
dengimizce talip oluyoruz her iki sofranın da nimetlerine : ) oh çok şükür be
Elif çok şükür, teşekkür ederim soyum, sopum, teşekkür ederim anneciğim(beni
vedasıyla bir daha doğurup giden kadın), teşekkür ederim atalarım, temizledik sanırım bu
defa oldu: ) kaldırdık blokajı:)
Velhasıl-ı
kelâm; Sözün Özü Ve genetik kodlarımızdan ileri gelen, iç hastalıkları,
yapışkan ve bozuk kodları düzeltmek elimizdedir, ilim ve bilim bunun için
vardır, sorgula denmiş, oku denmiş, ilim Çin’de olsa ara bul denmiş, beşikten
mezara kadar ilim denmiş, kök bilgiden gök bilgiye denmiş, insana tüm varlığın
ismi, hakikati, bilgisi ilk yaratılışımızın atası olanca kodlarımıza değişmez
şekilde kayıtlanmış, istisnasız tüm yaratılan insanoğluna hiçbir farklılık
olmaksızın en değişmez, değiştirilemez bilgi olarak kodlanmış, ara-bul denmiş,
kendini bil denmiş. Evet, işe önce kedimizden başlama zamanı, sonra bizden
sonra gelecek nesile aktarım adına sadece buradaki yaşamı değil, bilinç ölümsüz
DNA’ ölümsüz, sonsuz olan yeni hayatını da kurtarmak güzelleştirmek adına işe
koyulma zamanı.
Çocuğun olmayabilir, ama bir soy ailenin
ferdisin, senin değilse kardeşinin, abinin, yeğeninin devam eden ve edecek olan
nesilleri türeyecek. Bu ne kadar ulvi bir amaçtır, nasıl da soylu bir gayedir
böyle, kendinden başlayıp yine kendine yapacağın en güzel iyilik olacaktır.
Birileri yapmasa da, birileri yapacaktır, birileri uyusa da birileri hiç
uyumayacaktır, her zaman biri ve birileri olacaktır kıyamete kadar, çıkacaktır
birileri kimse koymazken elini taşın altına o koyacaktır, kimse dert edinmezken
toplumun gidişatını birileri dert edecektir, diyar diyar dolaşacaktır, kâh kal
ile kâh hal ile meczup diyecekler belki divane, içinde olduğu toplumu
güzelleştirmek için Hakk olanca, Hakkı anlatıp duracaktır, tevazu içinde ve
asla itmeden, incitmeden, bir karşılık beklemeden, sevgiyle gönülleri imar ve ıslah
edecektir. Her zaman her koşulda eksi olduğu kadar, artı da artılar da
olacaktır.
Şimdi
buraya kadar okuyup gelmişsen, dayanabilmişsen tebrik ederim sabrın için, o
birilerinden biri de sen ol, soy bağından gelen arazlarını azad et, soy
bağından gelen korku hapishanesinden firar et, dünya sahnesi hepimizin ve Dünya’da
Hak, Hakk cömert Hakkın nimetleri saymakla tükenmez, geçmişinden, soyundan
gelen ve an’da senin oluşturmaya başladığın ne kadar set varsa ve ne kadar put
varsa önünde, sevgiyle, yık, parçala, Cennet de bura Cehennem de bura, iyi
yaşamak için, iyi şeyler yapmak için, yaralara merhem, ağlayan göze mendil
olmak için, Hakkın yardım eli olmak için, hadi Oğlak bilinci ve Yengeç
vericiliğiyle, rızkından kaçma, nimetlerine yüz çevirme, amaçların kutsal ise,
araçlar seni bulur. Çok az’dan olur, azına bakmadan, her bir lokmaya şükr ile,
teslim olup rızkın asıl sahibine, sen Hakk olanca, Hakk bildiğince işini yap.
İstediğim halde bir türlü olmuyor dediğin ne varsa, tıkayan bir şey vardır
mutlaka ya da eksik olan samimi bir çaba, iş-evlilik-başarı-ün-nam vs her ne
ise neden istediğini düşün yeniden, o istek ne vakit oluştu beyninde, uyaran
etken – olay ne idi gibi soruların cevabını bul, hala ve hala istiyorsan
tıkayan nedeni çözmüşsen e o vakit Hakk nasip ediyor, eder de : ) Sürekli ters
giden işler, bir türlü açılmayan-olmayan kısmet kapıları, hep olumsuz
sonuçlanan girişimler, sürekli boşa giden emekler, beyhude sonuçlanan uğraşlar,
bir anda tepetaklak gitmeler, rızkın daralması vs. en doğrusunu şüphesiz kalem elinde
olan bilir, soyumuzdan gelen, bilincimize yapışmış, genetik kodlarımıza
kayıtlanmış bir korku bir kaygının ürünüdür. Önümüzde bir üç ay var. An’dan gidebildiğimiz
kadar en uzak geçmişe köklerimize kadar gitmeyi deneyin ve tüm atalarınızı,
yaptıklarını, yapamadıklarını, hatalarını bağışlayın kendinizle,
onurlandırılmamış, kıymet bilinmemiş ne varsa atalarınızda onları da
onurlandırın, teşekkür edin. Bunu inanç sisteminiz her ne ise, kendi inanç sisteminize
göre, ruhları için herhangi bir sadaka, yardım olur, ruhları için niyetlenip
okumalar olur, yine kalbinizin lisanıyla ne gelirse doğaçlama bir dua bağışlama
ve bağışlanma olur, lütfen bu önümüzdeki üç ay boyunca aklınıza bu satırlar her
düştüğünde yapın. Şifa Olsun.
Sevgimle Kalın e’mi
Elif Hece Öztürk
17 Temmuz ’19 – Ankara
ben sana ölüyorum, öldükçe doğa doğa, kanımla, külümle yeniden her defasında keserek kendi göbek bağımı, ben sana ölüp ölüp diriliyorum... Annem...
Cümbüş-ü Alem gibidir hayat! Ve hayat insana acısıyla tatlısıyla trajedik ve bazende komedi altında çeşitli replikler sunar. onun içinde, benim hayata cümbüşü alem dediğim ve o kapıdan içeri giripte, insanlar ışıklar sunmaya çalıştığım bu karmaşık hale gelmiş olan dünyada, bir iksir içtim ! ve değiştim ! Farkındalığın dahada yukarı çıkması adına ! Dünyadaki farkında olamayan insanlara belki bir nebze bir şeyler gönderebilirim diye, nacizane bir Allah kulu olarak. Sizde için o iksirden ve değişin ! ve ışığa yürüyün!...
Murat Yılmazyıldırım- Düş Sokağı Sakinlerinin Çocukları...
(10) YORUMLAR ( Yorum Ekle )
Gönderen: selinkurtuluş - sanırım seninle bende azat ettim ...larımı:) Bunca yazdığın kelimelerin, bir damla misali (ki görünen 3-5 sayfa) iken bende yarattığı anlam deryasına sebep olduğun için ALLAH (c.c) senden razı olsun, ki o derya da zerre misali küçüklüğümü hissetmekle mutlu ettiğin için, misyonunu hakkıyla ifa ettiğin için, bizi özümüzle buluşturduğun için, bizdeki vuslat aşkını körüklediğin için, bizi bizden daha iyi anlayıp anlattığın için, bize merhem olduğun için seni seviyoruzzz (daha da sayabilirim ancak yazdıklarından sonra yazacaklarım bana boş geliyor affet)
19 Temmuz 2019, Cuma, 15:03
Gönderen: ilirya seven
SEVİNÇ 2 - BU NASIL BİR YAZI BU NASIL İÇİMİZİ DIŞIMIZA BIRAKMAK SONRA İÇİM İÇİME SIĞMIYOR
18 Temmuz 2019, Perşembe, 02:24
Gönderen: ilirya seven
SEVİNÇ - SABAHIN İLK ANINDA EZANA BEŞ KALA YORGUN ARGIN İLERLERKEN BİRDEN SENİ GÖRMEK1 ELİF GÖRDÜM GALİBA BÖYLE BİR SEVİNÇ YAŞATSIN ALLAH'IM SANA ÖYLE AĞZIN BİR KARIŞ AÇIK KALSIN SEVİNÇTEN:)))
18 Temmuz 2019, Perşembe, 02:25
Gönderen: Özlem
Yengeç-oğlak - Karması tam da ben olan tutulmayı harfi harfine yaşıyorum. İlminize,kaleminize, ruhunuza ve kalbimize aktardıklarınıza minnetle
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 13:37
Gönderen: Nalân
Ayetin değil miyiz ya Allah. - Ölçü bu lakin işte içinde olduğumuz hayat bazen istemeyerek bize başka roller biçiyor, bazen seçeneğiniz kalmıyor, bazen erkeğin dahi sığındığı, gücünüze güvendiği, dayandığı, sorumlulukları yüklediği kadınadam oluveriyorsunuz.Ellerine,emeğine, yüreğine sağlık özüde sözleride kendide yüreğide ilmide yetenegide edebide güzelim.
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 12:54
Gönderen: Ebru
Kendimden özür diliyorum bağışlıyorum bizi... - "Beni vedasıyla bir daha doğurup giden kadın" bu cümle defalarca yankılanıyor sanki kulaklarımda... İyi ki yazılarınızı okumak ve yüreğimde hissetmek nasip... Allah'a emanet olun
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 11:45
Gönderen: Zeyneb Ayşe
Allah'ıııııım! Sana geliyorum. - Maşallah subhanallah satırları yazana da Yazdırana da.
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 11:19
Gönderen: arzu ertaş
ay tutulması - teşekkür ederim elif hanım kelimesi kelimesine okudum. ama çok tekrar gerek...
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 09:23
Gönderen: zerrin
Bin Minnet... - Zihnine . ruhuna sağlık
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 09:12
Gönderen: Canan
Kendimden özür dilerim Bağışlıyorum bizi - Ne diyeyim ne yazayım dedim bulamadım ,bu yazının arkasına ne denirki muhteşem beni benden aldı kalemine,ilmine ,yüreğine duygularına sağlık defalarca okuyacağım.
17 Temmuz 2019, Çarşamba, 08:26