18 Kasım 2017 Akrep Yeni Ay Etkileri; Manevi Ameliyat
“Büyük beklentilerin olmasın. Eğer
yaşadıklarından çıkardığın en önemli ders nedir diye sorsaydı biri bana, bu üç
kelimeyle cevap verirdim, duraksamadan.. Büyük beklentilerin olmasın.
Bağırmayan anne, kırılmayan oyuncak, terk etmeyen sevgili, bitmeyen oyun olmaz.”
Ali’m Lidar
18 Kasım 2017 Tarihinde, TSİ.14.42’de Akrep Burcu 26 °’de Güneş ve Ay kavuşumuyla, bir Yeni Ay doğacak. Güneş somut, Ay soyut, Güneş gündüz, Ay gece, Güneş görünür kılan, Ay örtülü, sırlı, gizleyen, Güneş fiziki bedenin, Ay duyguların, tepkilerin, etkilenmelerin, Güneş dışa vuran, Ay içine içine biriktiren, hafızaya depolayan, Güneş eril tarafların, cesur, atak, yaşam dolu, yaşamın içinde Hayata bakan gözün, Ay dişil tarafların, çekingen, pasif, duygusal, içine atan, korunmaya muhtaç, sevilmeye ihtiyaç duyan, içe bakan gözün. Her ikisi, salt doğa yaşamı için değil, insan yaşamı için de önemli iki unsur. Mevsimler nasıl oluşuyor, bitkiler nasıl büyüyor, insan nasıl dinleniyor, nasıl ayakta kalıyor, gündüz ne yapıyor, gece neye ihtiyaç duyuyor. (Reklam spotu gibi oldu) Gecesi gündüzüne karışmak diye bir deyimimiz vardır, hiç düşündünüz mü daha derin manada ne ifade ediyor. Yapmamız gerekeni zamanında yapmadığımızda sonradan nasıl da başımızı ağrıtıyor, uykularımız kaçıyor. Kıştır yağacak kar, yazdır açacak çiçek. Kışın açar mı çiçek, yazın yağar mı kar?
Gündüz yapmamız gerekenler ile gece yapmamız
gerekenler birbirini tamamlıyor, gündüzün işini geceye, gecenin işini gündüze
bırakırsak elbette dengemiz sarsılıyor. Her var olmuşun bu yaşadığımız rüyada
bir fonksiyonu var, kâinatın dengesi adına kötü addedilenin de faydasız
görülenin de zerrenin de bu dengede, bu düzende bir katkısı var. Kader zaten
ölçü demek, ölçüsünde yaşayınca, ölçüsüyle bu rüyamızda ne yapmalı ne yapmamalı
bilince, hayatımıza bir denge gelince, bir düzen oluşturunca, her şey yerli
yerinde olunca, daha huzurlu daha pozitif, daha faydalı bireyler haline
geliyoruz.
Ama sınav yerindeyiz, denge
kaçıyor, ölçü şaşıyor, yine yapman gerekeni zamanında yerli yerinde yapsan da
dışardan biri düğmeye basıyor, insanız işte, içimizde duygu-düşünce laboratuvarı
var, deneyler yapmak, deneyimler kazanmak, bilmediğimiz bölgelere olan
merakımızla, hepimiz de ama hepimiz de pek öyle dengeli olduğumuz söylenemez,
toplum normlarına uygun olduğu da söylenemez, nice deneyimler, nice sıkıntılar,
nice krizler içine dalıveriyoruz. Pekâlâ iyi de ediyoruz. Tövbe kapısı neden
var ki değil mi? Deneyimlemeden, denediğimizin sonuçlarını nereden bilebiliriz
ki? Nasihat eden olur, daha evvel denediğimizi tecrübe eden birileri, örnekler
olur, olur da olmasına, imtihan denilen, insanın başıboş olmadığını hatırlatan,
bir düzen var işte, insan yaş döngüsüne göre test ediliyor, nefsini yani
kendini bilinceye dek, tek dünyalı olmadığını iyice idrak edinceye dek,
dengesini kaçıran şeylerin dengeli olan tarafını iyice görünceye dek, nice
halden hale geçişler yaşıyor. Elbette bunlar inananlar için, sonsuz bir hayatın
varlığını kabul edenler için, bu rüyada ne ekersek uyandığımızda onun
hasılatını hesap günü elimizde bulacağımızı bilenler için.
Harıl harıl şifalanmaya
çalışıyoruz, karanlık yerlerimizi tanımaya, nasıl ıslah ederiz ya da nasıl
olumluya çeviririz çabasındayız. Ne istediğimizi bilmek, bu rüyadaki
fonksiyonumuzun ne olduğunu bilmek, kimiz neden varız sorusuna cevap bulmaya çalışıyoruz.
Oysa cevap çok açık;
“Ben
insanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat-56)
“O,
yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde)
semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). O, her
şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara - 29)
“Sizi boş ve anlamsız yere yarattığımızı ve
bize dönmek zorunda olmadığınızı mı sanıyorsunuz?”(Mü’minûn- 115)
”O,
hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O,
üstündür, bağışlayandır.” (Mülk- 2)
Kulluk kavramı denince, yıllardır
algılarımıza yapılan operasyondan ötürü, boyunduruk altına girmek, kısıtlanmak,
kibirli doğamıza ters düşen bir kavram aklımıza geliyor. Oysa düşünün bir
şimdi, ayakta kalmak adına, isteklerinizi karşılamak adına, kimlere kimlere
kulluk yapmıyorsunuz ki? Üstelik
ihtiyaçları karşılayanın, kün fe yekûn denince olduranın, “İyyake na’budu ve
iyyake neste’in” ile
yönelirsen dosdoğru isen, hep yanında
olup seni darda zorda koymayanın lütfunu unutuyorsun. O’na kulluk için seni
yoktan var etmiş ve bu var oluşunun kesinlikle boş olmadığını beyan etmiş olana,
kulluk denince irrite oluyorsun. Neden? Kulluk kavramı bilincine öyle yanlış
pompalandı ki yıllarca, sadece namaz, oruç, hac’dan ibaret görüyorsun. Değil
işte!
Kulluktan kasıt ne ola? Sen
en güzel ayetsin, seni en güzel şekilde yarattı, sen yaratılmışların en asili,
en şereflisisin, sana haz verdi, göz verdi, kalp verdi, nimetler verdi,
layıkıyla yaşa, şanını yücelt, zikr (hatırla) et, hamd et. Kazandıklarını hayr
yolunda harca, kazanırken onun bunun hakkını yeme, sahipli olan bağa dalma,
işgal etme, sen en güzelisin Yaradan’ının, Onun şanı derken yine kendi şanını
yüceltirsin, insan kendi eliyle ektiğini biçer, güzel, hayırlı, gönüle girmeye
yönelik işler yap, yap ki tam anlamıyla Rahat Et! Kendine merhamet et! Yaratılanlara
merhamet et! Zararlı değil, faydalı insan olmaya çalış. Kendi elinle kendine
zulm etme vs. Bakın kulluk bu benim
anladığım. Yine benim faydama olan.. İbadet elbette çok mühim, aşık olduğumuzda
sürekli aklımızda sevdiceğin ismi, hayali, onlu güzel hayaller geliyor değil
mi? Ya seni sevdiği için Yaratmış olan ve sadece senden Onu sevmesini bekleyeni
günde kaç defa anıyor, zikrediyorsun? Sevgisiz İbadet olmaz, O’na tam anlamıyla
bağlanmadan, teslim olmadan, başın değil, o kalbin secdeye kapaklanmadan
yapılan farz ibadetler sadece spordan, platesten ibarettir. Maun suresini okuyun. Ne demek istediğim net
anlaşılır, uzatmayayım daha fazla. Kulluk nedir? İbadet nedir? Nasıl olmalıdır?
cevabı orada işte.
Evet Akrep Yeni Ay’ı ile
düşünce laboratuvarımda yukarıda değindiğim konular, birden çalışmaya,
düşündürmeye başladı. İnsan kibirli,
kibirliyiz, kulluk, hüküm altına girmek, baskı hissetmek çok ağır geliyor.
Hepimiz üstün bir güç peşindeyiz, hepimiz doğal olarak rahat bir hayat
istiyoruz, ama rahatımızı kaçıran da biz oluyoruz. Şifa arıyoruz, her şeyden
bir medet umuyoruz, ama nereyi şifalandıracağız, nasıl şifalandıracağız, bu
şifa gerçekten bizim ihtiyacımız olan mı? Şifa için hangi araç ve aracıya
başvuruyoruz, öyle çok karıştırdık ki, çoğu zaman yanlış adreslerde, daha beter
zehirlenip yerimize oturuyoruz.
Akrep en yalınıyla şifa
demek, cerrahi işlemler, deforme olan vücutta yıpranan yerleri yenilemeler,
çürümüş, sallantıda olan ilişkileri hayatımızdan çıkarmalar, radikal
dönüşümler, krizler, sorunlu hayat bölgeleri, içimizdeki bizim üretimimiz olan,
bizim beslediğimiz, 7 kapılı nefsin en zor en çetin ilk kapısı (emmare ile
levvame arası, Araf bölgesi), karanlık tarafımız, cennet öncesi geçmek zorunda
kaldığımız cehennemimiz. Akrep bölgesi bunlar işte. Deneyimler sona erdiğinde,
kendimizi şifalandırdığımızda bir insanın bu rüyada yücelebileceği en son zirve
de Akrep bölgesi. Melek değiliz sonuçta, onlarda nefs yok, bu yüzden insanın en
kamili, meleklerden bile daha yüce ya.
E dosdoğru kul olmak zor
tabii ki, bizi var eden de bunu beyan etmemiş mi?
“De
ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden
kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün
günahları mağfiret eder. Çünkü O, çok affedicidir, merhamet ve ihsanı
fazladır.”(Zümer, 39/53)
Ve
şifa demişken, sana bir sır vereyim mi? Bilindik bir sır olabilir bu:) ama
şahit olanın özde yaşadığı ağızdan al bu sırrı, şifa bulmak istiyorsan, şifa
ver, çok mu huzursuzsun, çok mu muhtaç durumdasın, çok mu zor oldu hayat,
içinden çıkamadığın bir durum mu var? Çok çok üzüldüğün neden benim başıma bu
geldi dediğin, cezalandırılıyor muyum ne dediğin bir şey mi var? Durma hadi,
hemen etrafına bak, gör ama, bugün hangi yaralı gönlü teselli edebilirim, bugün
hangi garibe elim uzanabilir, bugün kimi mutlu edebilirim, bugün hangi dertliye
derman olabilirim! Dene bak, şifalanacaksın, şifa verdiğin kadar şifalanırsın,
maddi manevi her anlamda hem de. Verdiğin kadar çoğalırsın, dipte olanı, yukarıya çıkardığın kadar yücelirsin. Unutma
e ‘mi…
Bu Akrep Yeni Ay’ı ile
karanlık bölgemize hızlı bir dalış bekleyebiliriz. En çok neler sıkıntı
vermekte, başımıza sürekli hangi işler geliyor bize buğz oluyor, en çok neye
öfke duyuyoruz, neler bizi öfkelendiriyor, niçin bunca öfke doluyoruz, öfkemizi
tahrik eden şeye, neyimize dokunuyor? gibi sualleri bu Yeni Ay, kendimizin
biraz daha farkına varmamız adına, şuurlarımızda uyandıracaktır.
Hayatımızda yeni
başlangıçlar yapmak adına harekete geçebiliriz. Bu başlangıçlar önce içte
başlayabilir, içimizi arındıracak vesilelerle karşılaşabiliriz, önümüze
gelebilir, tevafuki olaylar olabilir, kendimizi karşımızdaki insanda
görebiliriz. Krizli zamanların içinde olanlar, krizin çözümüne yönelik daha uzlaşıcı,
karşılıklı olarak daha alttan alıcı olabilir, sorunların iyice yumak olmasından
ise, henüz tek bir düğüm varken çözüp atıp, hayatın ipini düzeltebiliriz. Tüm
bunlar elbette kolay şeyler değil, denersek başarabiliriz ama, krizleri aşmak
için çözümler zihnimize gelir de nefs tarafının galebe gelmesine müsaade
edersek, bu iş daha 2-3 sene uzar da uzar.
Bu Yeni Ay ile
korkularımızla yüzleşeceğiz bol bol, yaşam ve yaşam ötesine ait korkular
bunlar, korku duyduğumuz her şeyi zihnimizde büyüten, besleyen bizleriz.
Korkuları beslemeyi bırakır ve akışta kalırsak, Akrep’in dönüştüren gücüyle,
korkularımızı bambaşka bir hale dönüştürebiliriz. Korktuklarımız her ne ise,
bunlara yönelik çözümler içine girebiliriz. Korkuları dönüştürebilir insan,
eğer isterse insan, her şeyi dönüştürebilir. Tüm iş beyinde ve kalpte bitmekte.
O beyni ve kalbi, korkulardan arındıracağız bu ay.
Ve hayatımızdaki toksinler,
zararlı atıklar, parazitler, enerjimizi emen unsurlar, varlığının farkında
olduğumuz ve bizi ne hale getirdiğini bildiğimiz halde, bir şey yapamadığımız,
hep bu defa son dediğimiz halde, aynı durumun içinde kendimizi bulduğumuz, üzerimize
yapışan enerji emicileri, vampirler. Biraz
sert oldum sanırım:) Bu parazit bizler de olabiliriz, kendimizi yoklayalım bir
önce, bizim çöp kutumuz kimler, kimlere ağırlık veriyoruz, ya biz kimlerin çöp
kutusuyuz, kimler, neler bize ağırlık veriyor, tıkıyor enerjimizi, sömürüyor
yaşam enerjimizi, yerle bir ediyor yaşam motivemizi. Akrep Yeni Ay’ı evresinde
bunları düşüneceğiz bol bol. Zarif ve de asil bir üslup ile, iletişim ile,
yerli yerinde karşılıklı bir konuşma ile parazitlerimiz, emicilerimizle
vedalaşacağız ya da dönüşecek, dönüşeceğiz artık.
Ve içimizdeki ölüler,
geçmişten bugüne taşıdığımız ölüler, dirilme imkânı olmayan ölüler, gidenler,
bitenler, vazgeçemediklerimiz, düşünüp düşünüp hayatın akışına set çektiğimiz,
kendimizi zehirlediğimiz konular, can çekişenler, diriltmek için bilmem kaçıncı
denemesini yaptıklarımız…
Çok zor, bilmiyor muyum
sanıyorsun, yazması kolay gel de yaşamına tatbik et, desen haklısın, sesini duyuyorum,
ölüyle vedalaşmak zor, bir şeyin can çekiştiğini gördüğün halde, ölecek
olmasına inanmak zor, büsbütün elbette vazgeçilmez, kolay mı açılan yaraların,
yaşanan acıların, çekilen çilelerin unutulması, kolay mı? Kolay değil, çok iyi
biliyorum. İşte bu yeni ay ile, içimizdeki toprağa katık yapalım, mineral
olsun, protein olsun o ölüler, artık dirilmeyecekler, can çekişenler, bilmem
kaçıncı denemedir sürekli beyhude bir uğraş ile hayattan bizi koparan şeyler,
dönüştürelim akrep toprağına gömelim iyice, başka bir yerden, bambaşka bir
güzellikle elimizden tutsun o ölülerin bizlere verdiği hüzünler… Yani demem o
ki, ayağa kalk, motive etsin seni tüm bu acılar ve diril! Tut hayatının ellerinden
artık, zira ölüler artık elini tutamaz.
Velh’asıl-ı
kelâm; Sözün Özü, Sabit işarette gerçekleşen ay fazları, dünya
yapısı ve insanın iç-dış yapısına yönelik, ben deyim halden hale geçiş
dönemleri, sen de açılan yeni enerji-hal-dönüşüm kapılarıdır. Hayatımızda
oluşacak yeni bir dönemin başlangıcına denk gelir. Yenilenmek adına yapacağımız
fiziki ve ruhsal girişimleri başlatır. Bizler her gün başka karar alırız,
kimini uygular, kiminden vazgeçeriz, kimi istikrarlıdır üzerimize halimize
eklenir aldığımız kararda sabitleniriz, kimi bir süreliğinedir, yine eski hale
dönüş yaparız. Sabit işarette gerçekleşen ay fazlarında ister yeni ister
dolunay olsun, alınan kararlar hayatımızda daha uzun soluklu olur ve istikrarlı
bir duruş sergileriz. Akrep Yeni Ay evresinde, alacağımız kararlar hayatımızda
sorun teşkil eden konular, fiziki görünümümüzle ilgili rahatsız eden yerler,
aşırı tutkuyla, aşkın sarmaşığıyla sarıldığımız, bir ileri iki geri giden
ilişkilerimize yönelik, iyileştirme ya da kökten kesip atmakla ilgili kararlar,
bağımlılık geliştirdiğimiz, Stockholm sendromuna yakalandığımız ilişki ve
durumlarla ilgili, iyileştirmeye yönelik kararlar, diyaloglar, yerinde ve
faydalı olacaktır. Her türlü sorun sorun olmaktan çıkar aslında, biz insanlar
konuşa konuşa anlaşmayı bir atasözü olarak değil, hayat tarzı haline
getirebilseydik. Şerli durumlarda cereyan edebilir, akrep yeni Ay’ı krizler
demek, devam eden şerli işler için çözümler, imtihan gailesiyle bir anda oluşma
potansiyel olan şerli işler, yeni ay evresinde sonunda bizim hayrımıza
çıkacaktır ki biz edebimizle durur, oluşan şerli iş, sıkıntılı iş, hastalık,
yokluk, işsizlik vs. gibi durumda kendimizi dibe çekmek yerine, kaotik
duyguların esiri haline gelmek yerine, her şeyin olması gerektiği için olduğunu,
olan her şeyin çoktan olup bittiğini, bu durumun da geçici olduğunu, bu durumun
da bize bir mesaj verdiğini, bir hikmeti olduğunu idrak edersek, kendiliğinden
çözülecek, sıkıntıdan huzura ereceğizdir. Evet gerçekten ama gerçekten her şey
şu düşünce laboratuvarı denilen beyinde bitiyor. Bir simyacı gibi, bakırı
altına çevirmem zor ama, acıyı bala, zehri şifaya dönüştürmek benim için en
basit iş. Hepimizde var bu simyacılık, akrep gizli cevherler, yer altı,
madenler, sırlanmış olan şeyler, sonsuz güç, kudret, şifacılık, dönüştürmek
ise, hayatınızın kimyasına kattığınız maddeleri, simyacılık özelliğinizle,
derinlerinizden bulun çıkarın, bir madenci gibi kaza kaza ve sizler de acıyı
bala, zehri şifaya dönüştürün. Yapabilirsiniz ki şahidim etrafımda pek çok dostum
var dönüşen, dönüştüren.
Hayırlı
Yeni Ay’lar olsun. Hayat bir yol, binlerce yöne bölüp, sonra
ortada şaşkın şakın hangisini seçsem, hangi yöne gitsem diye düşüneceğinize, bu
Yeni Ay evresinde parçalara böldüğünüz, pek çok yön oluşturup menzilden
uzaklaştığınız, şaşırıp kaldığınız konularda, şimdi tam zamanıdır, evet ben bu
yöne gideceğim, başka yönlere sapmayacağım, benim yolum, zor da olsa engelli de
olsa, ola ki ara sıra tökezleyip düşsem de bu ’dur, ben bu yolda yürüyeceğim
demenin tam zamanıdır! Köklü, kalıcı ve daha huzurlu… hem belki, engelsiz
olacaktır, kolay olacaktır, sen ki zaten baştan her şeyi göğüsleyip o yola
çıkmışsan, daha engel zorluk şu bu görmeden onları da hesaba katıp, yürümeye
başlamışsın, koyar mı hiç, engeli, zorluğu, yıkar geçersin valla :) Mesajı
aldın umarım: )
Global
düzeyde, Jüpiter Akrep geçişiyle ilgili yazdığım makalede
geçen şeyleri yaşamaya başladık ve tabii ki, 21 Ağustos 2017 Aslan Güneş Tutulması Amerikan Kasırgasında bahsettiğim
şeyler daha görünür hale geldi. Sizleri 2012 yılında Sevgili Hasan
Sonsuz Çeliktaş ile Derki için
yaptığımız röportajdan bir paragrafla baş başa bırakıp kaçıyorum. Ve Sevgili Hasan’ın bugün Doğum Günü, yeni dünya yaşı, yeni yolu, yeni kararları, adımları
şimdiden kendisi ve özüne dahil olmuş cümlesine hayırlar getirsin, şifa
getirsin. Nice yı(o)llara, nice
nefeslere Sevgili Hasan: )
Hasan
'Sonsuz' Çeliktaş
Peki sana son ve yine yanıtı
uzunca olacak bir soru sorayım: Gelecek günlerde bizleri neler bekliyor? Dikkat
etmemiz gereken tarihler neler? Dünya ve Türkiye çalkalanmaya devam edecek mi?
Bizler böyle çalkalanacak mıyız yine? Ayrıca böyle günlerde yapmamızı önerdiğin
bir şeyler var mı? Yani aslında en güzel önerilerini yaptın ama yine de aklına
bu soru gelenler olacaktır.
Elif
Hece ÖZTÜRK
Bilgi çağındayız artık malum
ve her şey elimizin altında. Bilgi düzeyinde bir oburluk içindeyiz. Her şeye
çok çabuk ulaşıyor ve onları hızlıca tüketiyoruz, Bilginin içini doldurmak,
gözlemlemek, uygulayıp sabırla sonuçlarını beklemek ve sonra paylaşıma sunmak
yerine; onu ya ticarete ya da reytinge döküyoruz. Önümüzdeki günlerde bilgi
kirliliği alıp başını gidecek. Zehirlenmiş milyonlarca bilincin kapışmasına
şahit olacağız; yağmurlu, yer yer karla karışık tipi şeklinde hissedilmekte
havanın bu durumu.
Ülkemiz için Neptün- Balık
sürecinde özellikle de Uranüs'ün Boğa Burcuna geçiş yapacağı tarih olan 2018 itibariyle arı olup adananlarla
sinek olup dadananların çekişmesi çok yoğun hissedilecek. 2015 senesinde ülkemizin hükümetini, prestijini, yönetimini
gösteren 10. ev alanında Uranüs Şiron ile kavuşacak ve bu, o dönemin iktidarı
adına epey yorucu bir döneme işaret etmekte. Ülkemiz için İkinci Kurtuluş Savaşı yılları diyebiliriz. Öncesinde
ise Oğlak -Pluto geçişiyle tüm dünya genelinde ne kadar kemikleşmiş yapı varsa
çatırdayıp kırılacak. Ülkelerin yönetimlerinde krizlerle gelen değişimler;
insanların alıştığı düzenin yıkılıp dönüşmesi; ekonomik olarak oldukça
sıkıntılı bir süreç; doğal kaynaklara ilişkin gerginlikler… Bunlar yaşanması muhtemel gelişmeler ta ki
2024'e kadar…
İnsanlık
tarihinin belki de en zor ama bir o kadar da kutsal dönemini yaşıyoruz.
Korkuları büyütmeden; olumlu-olumsuz yaşanan her şeyin başka bir hayır için
gerekli olduğunu bilerek yaşamalı ve saf bilincimize dönüş yapmalıyız. Büyük
konuşmayalım bu zamanda, kibre yenik düşmeyelim. Gökyüzü ile yeryüzü birbirine
iyice yakınlaştırıldı. Her türlü düşüncemiz artık gerçeğimiz olup karşımıza
dikilivermekte, ağzımızdan çıkanlara dikkat edelim. Kader denilen evvelde
yazılmış olan artık hepimizin önce dilinde sonra eyleminde…
Yıldızların
enerjisi saftır da, yeryüzünde bu enerjilere kıyafet giydiren insanın kendi
bilincidir.
Tekrar
hatırlatayım: Yaşanan her şeyin bir hayrı vardır, bunu lütfen unutmayalım…
Hasan
Sonsuz Çeliktaş & Elif Hece Öztürk
İzmir-
21 Mart 2012
http://www.derki.com/astrolojik/item/2984-uyanis-donemi-ama-nasil
UYANış Dönemi,
Ama Nasıl? Derki Röportaj - Arşiv 21 Mart 2012
Sevgimle
Kalın e’mi
Elif
Hece Öztürk
17
Kasım 2017- tabii ki Ankara
ruhu şad olsun...
(6) YORUMLAR ( Yorum Ekle )
Gönderen: ÖZLEM:)çok şükür:) - canım elif ablacım ahh elif ablacım geç buldum seni ama zamanı bu zamanmış di mi çok şükür diyorum gözleri dolo dolo yazıyorum bu satırları neden çünkü ahmet kaya videosunu açtım içimden açmadan dedim ki acaba hangi şarkısı bi açtım ahmet kaya deyince ilk açtığım parçam ilk üçümde çok severim...tüylerim diken diken.. diğer yorumlar ne kadar güzel ifade etmişler maşallah hele siz hele siz böyle onlarca kitabınız olmalı sürekli hiç durmadan okumalı rabbim iyki tanıştırmış bizi çok öpüyorum ve özledim:)
23 Kasım 2017, Perşembe, 11:43
Gönderen: selin
Nefsi emmare ile levvame arasında - Araf'ta çok kalmadan geçebilenlerden, sınavını verenlerden eylesin Rabbim..Güneş akrep yükselen kova - balık ay terazide.. ben yine sallanır kalırsam :( dua eder dua bekleriz gurban.. ALLAH (C.C) senden ve seni konuşturanlardan razı olsun..
19 Kasım 2017, Pazar, 17:45
Gönderen: Ýlirya
Ay menim özüm - Canmısın sen?
17 Kasım 2017, Cuma, 21:04
Gönderen: Balýk ve Ýçindeki Ço
Yazıdan bizde kalanlar - Duyulmazdı hiç ahım
Tütmezdi bende ateş
Sırrı gizlerdi mâhım
Sırrı fâş etti güneş
Yazınızdan ilham ile...
17 Kasım 2017, Cuma, 14:44
Gönderen: Balýk ve Ýçindeki Ço
Hocam bir sorum var? - Hayırlı Günler Elif Hanım
Yine iç muhasebemize, tefekkürümüze, dün-bugün ve yarınımıza ışık tutan bir yazı dökülmüş kaleminizden. Akışına bırakmak, akışta merhameti, iyiliği, ruhlara şifa sunmayı öncelemek, ötelere yatırım yapmak, fani hayatta bir kadife seda bırakmak konularını yazdık yine kalbimize. Kalbine yaz dediğiniz için. Hoca'nın sözü dinlenir bizim medeniyetimizde. :-)
Gelecek tasavvuru ile ilgili bölümü de es geçmeyelim. Onu da heybemize koyduk.
Balık olduğumuz için takıldığımız konu şu! :-)
Hocam; "Balıktan parazit olur mu?" :-))
Sağlığınıza, ruhunuza, kalbinize duacıyız efendim.
Sohbetinizden bizleri esirgemeyiniz.
(Balık ve içindeki çocuk)
17 Kasım 2017, Cuma, 14:36
Gönderen: Nalan
Sinavdayiz.”O, hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.” (Mülk- 2) - Ve şifa demişken, sana bir sır vereyim mi? Bilindik bir sır olabilir bu:) ama şahit olanın özde yaşadığı ağızdan al bu sırrı, şifa bulmak istiyorsan, şifa ver, çok mu huzursuzsun, çok mu muhtaç durumdasın, çok mu zor oldu hayat, içinden çıkamadığın bir durum mu var? Çok çok üzüldüğün neden benim başıma bu geldi dediğin, cezalandırılıyor muyum ne dediğin bir şey mi var? Durma hadi, hemen etrafına bak, gör ama, bugün hangi yaralı gönlü teselli edebilirim, bugün hangi garibe elim uzanabilir, bugün kimi mutlu edebilirim, bugün hangi dertliye derman olabilirim! Dene bak, şifalanacaksın, şifa verdiğin kadar şifalanırsın, maddi manevi her anlamda hem de. Verdiğin kadar çoğalırsın, diplerde olanları yukarıyı çıkardığın kadar yücelirsin. Unutma e ‘mi…
Kulağa küpe beyne kazılması gereken uygulanması gereken sözler.Ellerine yüreğine sağlık gurban.Sevgimle❤️
17 Kasım 2017, Cuma, 14:27